4 Temmuz 2012 Çarşamba

Portekiz'in Magellan Projesi ile Fatih Projesini Karşılaştırdık

Bir süre önce Intel'in de Fatih Projesiyle ilgilendiğini, hatta Christian Morales'in söylediklerine bakılırsa Portekizde uygulanan Magellan Projesinden bir adım önde olduğunu düşündüğünü öğrenmiştik. Magellan projesinde Intel'le ortaklaşa olarak hazırlanan bilgisayarlara Portekizde üretilen Caixa Magica adlı bir Linux dağıtımı yüklenmişti. Morales'in söylediklerine bakılırsa, proje için üretilen çözüm daha sonra başka ülkelere de ihraç edilmişti. Morales'in söylediklerinin doğruluğunu araştırmak için Magellan Projesi nedir ne değildir araştırmak istedik.



Projeyi tanıtmak amacıyla yazılan bir dokümandan öğrendiğimiz kadarıyla, Fatih Projesinin aksine hükümetin projeyi yürürlüğe koyarkenki amacı bizde olduğundan daha açıkmış. Özet olarak bilgi toplumu yaratmak amaçlanıyor, bunun için eğitim sisteminin teknolojiden en iyi şekilde faydalanması, bu anlamda özel ve kamu kurumlarıyla işbirliği sağlanması ve bunun sürdürülebilir bir ekonomik modele oturtulması hedeflenmiş.

Eğitimin teknolojiden ne kadar faydalanabildiği hala bir soru işareti olarak kalsa da, dokümandan anlaşılan projenin amacı, beklenen fayda ve yan etkiler kapsamlı bir şekilde düşünülmüş. Proje sonrasında bu fayda ve yan etkiler ölçülmeye çalışılmış.

Anlaşılan Portekizliler bu projeyi Bilimsel ve Teknolojik Gelişme Planlarında bir yere oturtuyorlar. Bizde ise bu çok çok belirsiz. Ne yazık ki Morales'in iddiasının aksine Fatih Projesinin Magellan Projesinin çok gerisinde olduğu görülüyor.

Dokümanın daha ayrıntılı bir eleştirisini daha sonraya bırakıp, ilkokul çağındaki öğrencilere yönelik üretilen bilgisayarlarda Windows'un yanında alternatif olarak yüklü gelen Caixa Magica MG1 ve MG2 sürümlerinden bahsetmek istiyoruz.

Caixa Magica

Daha önceden de söylediğimiz gibi projenin temel amacı çocukların bilgisayar okur yazarlığını artırmak. Bunun için Intel'in Classmate PC adlı platformuna Caixa Magica adındaki Linux dağıtımının özel bir sürümünü yüklemeyi tercih etmişler. Tabii Windows'un yanında bir alternatif olarak.

Dağıtım geliştirilirken KDE'den, Portekiz Dili Eğitim ve Araştırma Enstitüsündeki uzmanlardan, RealTek ve Intel'den destek alınmış.

Ayrıca insan-bilgisayar etkileşimi konusunda uzman akademisyenlere görüşleri sorulmuş. Odak Grup araştırmaları yapılıp, kullanılabilirlik raporları hazırlanmış.

Geliştiriciler kendilerine "Çocuklar Windows varken neden Caixa Magica'yı kullansınlar?" sorusunu sorarak, aşağıdaki cevapları vermişler:

  1. Göze hitap etmeli: Tema ve diğer görsel özellikler çocuklara yönelik tasarlanmış.
  2. Çekici programlar: SuperTux adlı oyun başta olmak üzere çocuklara yönelik oyunlar.
  3. Sadelik: Her iş için sadece bir uygulama ve bilgisayarın ayarları olabildiğince sadeleştirilmiş. Sade bir masaüstü tasarlanmış.
  4. Güvenlik: Internet erişimi kısıtlamasının kolayca aile tarafından düzenlenebilmesi.
  5. Yerelleştirme: Her şeyin Portekizce olması zorunluluğu gözetilmiş.

Uğur Dündar'dan Bill Gates'e Kinayeli Yanıt

Uslübu anlamak biraz zaman alsa da, daha doğrusu Uğur Dündar'ın pozisyonunu anlamak hemen mümkün olmasa da, anlaşılan Uğur Dündar Bill Gates'in Fatih Projesine dokunan sözleri vesilesiyle başbakana giydiren bir yazı yazmış.


Bill Gates'ten Şaşırtan Açıklama: Tabletle Eğitim Başarısız!

Bu haberi vermekte biraz geç kaldık, o yüzden bildiğiniz üzere; basında çıkan haberlere göre Bill Gates tablete dayalı bir eğitimin beklenen sonuçları hiçbir zaman getirmediğini, mutlaka klavye arayüzlü bir cihaz olması gerektiğini, daha iyi bir çözümün öğrencilerin "superstar" hocaların derslerini izlemesi, sınıfta ise ilgili konularda grup projesi ve benzeri şekillerde öğrendiklerini pekiştirmesi olacağını söylüyor.

Bill Gates'in söyledikleri basınımızda doğal olarak Fatih Projesi'yle bağlantılandırılmış, ancak haberin asıl kaynağına göre bu söylenenler yüksek öğretim seviyesi hakkında yapılan bir röportajdan alınmış. Verdiğimiz bağlantıda Bill Gates'in bu sözleri sarf ettiği videolar da var.

Şaşırtıcı olan ise, Microsoft'un henüz birkaç hafta önce Surface adında bir tablet çıkarmış olması ve bu tabletin de Fatih Projesi kapsamındaki ihaleye girecek olması.

29 Haziran'daki Pardus Danışma Kurulu Toplantısından Sonra

Bildiğiniz gibi Mart 2012'de oluşturulması karar altına alınan ancak bileşimi ancak birkaç ay önce belirlenen Pardus Danışma Kurulu ancak 29 Haziran 2012'de toplanacağını duyurmuştu.

Bu toplantıdan sonra, hem toplantıdan ayrıntılar hem de genel bir bakış sunan birkaç yazı yazıldı. Bunları derlemek istedik.

Doruk Fişek'in yazısı
http://zzz.fisek.com.tr/seyir-defteri/pardus-dagitimi-bitti-yeni-bir-dagitim-basliyor/

Necdet Yücel'in yazısı
http://nyucel.blogspot.com/2012/07/pardus-dansma-kurulu-ilk-toplants.html

Sezai Yeniay'ın yazısı
http://sezaiyeniay.wordpress.com/2012/07/01/pardus-danisma-kurulunun-ardindan/

K. Deniz Öğüt'ün yazısı
http://marenostrum.blogsome.com/2012/07/04/p111/

Zeki Bildirici'nin yazısı
http://blog.bluzz.net/pardus-danisma-kurulu-ve-pardusun-sonu/

Erkan Tekman'ın yazısı
http://blog.erkantekman.org/2012/07/03/pardusun-makus-tarihi-2007-2011/

Yazıların tümünde Pardus hakkında daha önceden dile getirilmediği veya gözden kaçtığı için çokça bilinmeyen ayrıntılar var.

Toplantıdaki ayrıntılara bakılırsa, TÜBİTAK'ın Pardus'u bitirmiş olmamak, Fatih Projesine destek veriyormuş gibi gözükmek ve zaman kazanmak odaklı stratejisi devam ediyor. Bu uğurda Pardus Danışma Kurulu'na biçilen giysi, kapalı kapılar ardında aldıkları kararları onaylayan bir "hık deyici" olmak gibi görünüyor.

Bize göre, daha önceden yaptığımız değerlendirmelerle uyumlu bir şekilde, Fatih'in akıllı tahtalarına uyum sorununu çözemediği için Debian'ı kozmetik bir değişikle Pardus yapmak, "yeni Pardus"un şimdiden ölü doğduğunu, 7 yıllık deneyimin çöpe atılmasında bir sorun görülmediğini, ilerleyen günlerde ise projenin tümden özel sektöre devredilmesinin düşünüldüğünü, hatta ve hatta marka haklarının satılması gibi seçeneklerin bile düşünüldüğünü gösteriyor.

28 Haziran 2012 Perşembe

Öğrenciler Fatih Projesi Tabletlerini Hacklemek İçin Çalışmalara Başlıyor

Aşağıdaki linke bakılırsa, tabletler  şimdiden öğrencilerin kurcalama isteklerini artırmış.

İşin ilginci, şimdiden yasaklı sitelere girmenin yolunu bulmuşlar: Ultrasurf!

http://www.googleandroid.gen.tr/Thread-fatih-projesi-tabletleri-icin-hack-ve-programlama-birligi-adam-ar%C4%B1yorum

ULAKBİM ve MEB Pardus Camiasını ve Halkı Kandırıyor!

26 Haziran günü Özgürlük İçin forumlarına düşen bir haber, büyük bir tartışma başlatmıştı. AoKiji rumuzlu kullanıcının söylediğine göre, Fatih Projesi kapsamında okullara kurulmaya başlanan akıllı tahtalarda ULAKBİM tarafından yapılan daha önce yapılan açıklamaların tersine Pardus yerine neredeyse sadece adı Pardus olarak değiştirilen başka bir Linux dağıtımı vardı.

ULAKBİM, Pardus'un bu cihazlarla olan uyumluluğunun test edildiğini ve cihazların zaten Pardus yüklü geldiğini iddia ediyordu.

Anlaşılan önceden de tahmin ettiğimiz gibi anlatılan şeylerin altı oldukça boşmuş.

Bugün Necdet Yücel gidip iddiayı yerinde kanıtlamış. Daha doğrusu hem kanıtlamış hem de daha netleştirmiş. Etkileşimli tahtalarda Pardus yerine Debian var.

Daha Necdet Yücel fotoğrafları kamuoyuyla paylaşmadan Fatih Arslan bir durum değerlendirmesi yapmış. Yazının ulaştığı sonucu güzel özetleyen son paragrafını paylaşıyoruz:

Pardus markası 2-3 ay içinde çok farklı bir anlamda kullanılacak. Yıllarca oluşturulmuş ve kamunun bildiği bir markayı doğrudan kullanmak Tübitak'ın da işine yarayacaktır. Ayrıca Kamu bilindik bir isimle iş yapacağı için içi rahat olacaktır. Fakat Erkan Tekman ve ekibinin yıllarca oluşturduğu teknolojiden hiç bir iz,eser bulunmayacaktır. Yani dışarıdaki yüzlerce Debian forkundan biri olacaktır. Adı Pardus olacak, ama bizim bildiğimiz Pardus'tan çok farklı bir ürün ortaya çıkacaktır.

TÜBİTAK BT01 Fatih Projesi Çağrı Programı Tanıtımında Neler Konuşuldu?

Bildiğiniz gibi TÜBİTAK Fatih Projesi ile ilgili bir çağrı yapmıştı. Basında, 6 milyon TL'lik bir bütçe söz konusu ediliyor.

Necdet Yücel bu çağrı için yapılan bilgilendirme toplantısına katılmış ve izlenimlerini aktarmış.

Şartname tam öyle demese de, TÜBİTAK'ta ve hatta Pardus yöneticilerinde Pardus'un akıllı tahtada tek seçenek olup olmadığı yönünde kafa karışıklığı var.

Bize göre bu bir oyalama taktiği. Bir süre sonra "Biz Pardus kullanılsın istemiştik, ama ne yazık ki gerekli uygulamalar olmadığından öğretmenler Windows'u tercih ediyor" gibi bir açıklama yapacaklardır. Zira eğitimde akıllı tahta kullanmanın anlamlı olması için gerekli olan yazılımların geliştirilmesi işi, çağrıya çıkılarak yapılacak bir iş değildir. Gerçi bu tip yazılımların Windows için de hazır olup olmadığı tartışılır. Hazır olsalar bile eğitim metodolojisi açısından ne kadar faydaları var o daha çok tartışılır.

24 Haziran 2012 Pazar

Yeni Araştırma: Fatih Projesinin Öğretmen Algıları

İlk olarak nerede yayınlandığını bulamasak da, Fatih Projesinin Öğretmen Algıları başlıklı çalışmayı paylaşmak istedik. Haber Abbas Güçlü'nün sitesinde ve bazı başka sitelerde bulunsa da, altında Eğitim-Sen eski başkanı Alaaddin Dinçer'in imzası var.

Özet olarak, daha önce de türlü yönlerine değinilen eleştiriler devam ettiriliyor. İşin kötüsü, bunların çoğu yapılacak düzenlemelerle iyileştirilebilecek gibi de değil. Öğrencilere tablet dağıtıp dersleri bunlar aracılığıyla işlemenin eğitime ne getirdiğinin MEB tarafından hala tam olarak anlaşılamadığını görüyoruz.

Yazının sonunda göreceksiniz, öğretmenlerin %60'ı kaynakların eğitimin başka alanlarında kullanılmasından yanalar.

Buyrun efendim:

Fatih Projesi'nin Öğretmen Algıları


Uygulamanın yapıldığı okullarda ortaya çıkan olumlu ve olumsuz sonuçları kapsayan bir çalışma yapılmıştır. Çalışma, pilot uygulamanın yapıldığı okullarda görev yapan öğretmenlerin gözlem ve değerlendirmeleri üzerinden hazırlanmıştır. Çalışma,3 Okulda 40 öğretmenin özetleyerek belirttikleri görüş, eleştiri ve değerlendirmelerinden oluşturulmuştur.
Türkiye’nin gündemini aylarca meşgul eden ve ilk dört yıllık toplam maliyeti 11 milyar olarak açıklanan proje kapsamında meslek liseleri dışındaki liselerin 9.sınıflarının tamamında 2012-13 3ğtim öğretim yılında uygulamaya geçilmesi hedeflenmektedir. Sonraki yıllarda ise,5.6.7.8.9.10.11 ve 12 sınıfların tamamında kullanılmaya başlanacak olan tablet bilgisayar ve akıllı tahtanın pilot uygulama sonuçlarına ilişkin değerlendirmeler daha çok teknik anlamda olumsuz değerlendirmelerin ağır bastığı bulguları içermektedir.
Ön değerlendirme niteliği taşıyan bu bulguların daha derin ve geniş kapsamlı değerlendirme çalışması öğrencileri de içine alacak bir şekilde yapılmalıdır.50 okulda yaklaşık 35 bin öğrenci okumakta,2500’e yakın öğretmen görev yapmaktadır. Pilot uygulama kapsamında yer alan liselerin büyük bir bölümü standartları diğer liselere göre yüksek pek çok avantajları olan liselerden oluşmaktadır. Asıl reel analizleri projenin bütün liselerde uygulanmaya başlanmasının ardından yapmak bizleri daha sağlıklı sonuçlara götürecektir.
Teknolojinin eğitim, öğrenme ve öğretme sürecinde etkin kullanımının önemi yapılan bilimsel çalışmalarda ortaya konmuştur. Ancak var olan sorunlara ilaveten başkaca sorunların ve eşitsizliklerin ortaya çıkma olasılığının olabileceğini bilmek gerekmektedir. Bu nedenle, teknoloji ile getirilen yeniliklerin okulların temel alt yapı sorunlarının çözümü ile birlikte ele alınması ve bunun ardından uygulamaya geçilmesi gerekmektedir.
Öğretmenlerin Olumluluk ve Olumsuzluk İçeren Görüş, Öneri ve Değerlendirmeleri.
-Akıllı tahtanın geniş ekranlı ve hareketli olması bir olumluluk olarak değerlendirilmektedir. Akıllı tahta ve tablet uyumu tam sağlanırsa, iyi bir bilgi bankası oluşturulup öğretmenin internet üzerinden öğrencilere erişimi gerçekleşirse daha olumlu sonuçlar ortaya çıkabilir
-Tablet bilgisayarlara farklı aparatlar takılarak, sınıf içi radyasyon kontrol altına alınırsa ve de tabletlerdeki kitap içerikleri piyasa bulunan kitapların içeriklerine uygun hale getirilirse, görsellik, video ve animasyon gibi etkinlikler eklenirse bu proje gelişir ve yararlı olur.Bilgiye erişimin hızlı olması olumludur. Bu durum okullar arasındaki fırsat eşitsizliklerini azaltacaktır. Akıllı tahtada zamanı daha iyi kullanabiliyor, kısa zamanda daha çok örnekler çözebiliyoruz.
-Şekillerin akıllı tahtada çiziminin kolay ve kısa olması olumludur. Ancak tahtaya yoğunlaşma olduğunda öğrenciler unutulabiliyor. Öğrencilerde dinleme yerine tabletlerle uğraşınca başarılarında düşmeler oldu. Dikkatlerini derse vermede zorlandılar. İçerik erişiminin yetersizliği, bellekte mevcut müfredatlara ait bir bilgi bankasının bulunmaması var olanının yetersiz olması. İnternet ağının sürekli kesilmesi akıllı tahtayı işlevsiz kılmaktadır. Süreç içerisinde meydana gelebilecek teknik arızaları gidermek için okullarda mutlaka bir teknik eleman bulundurulmalıdır.
-Sınıf içinde yayacağı radyasyona karşı gerekli önlemler alınmazsa bunun çocukların sağlıkları üzerinde oluşturacağı zararlı etkileri sonradan tedavi etmek olanaklı olmayabilir. Akıllı tahtanın sınıf içinde sürekli açık durması öğrencilerin derslere yönelik motivasyonunu olumsuz yönde etkilemektedir.
-Uzun boylu öğretmen ve öğrenciler tahtaların montajının sorunlu olmasından kaynaklı olarak kamburlaşarak yazı yazmak zorunda kalmaktadırlar. Eğer z içeriklere; EBA market, görseller, bilgi teknolojili film, video simülasyon ve animasyon yönünden geliştirilirse daha başarılı sonuçlar elde edilebilir. Akıllı tahtalara sadece FATİH ağı üzerinden erişim olanaklı olabilmektedir. Bunun ortadan kaldırılması ve öğretmenlerin ev dâhil her yerden erişim sağlamalarının yolu açılmalıdır.
-Tablet ekranlarının çok küçük olması okumayı ve pratik kullanmayı engellemektedir. Tahta ile tablet uyumlu hale getirilmelidir. Tabletlere yüklenmiş bilgilerin piyasada farklı seçeneklerinin bulunuyor olması nedeniyle çocuklar tabletleri kullanmakta isteksiz davranmalarına neden olmaktadır. FATİH Projesi ile ilgili aparatlar tam olarak kullanılamamaktadır. Çünkü cihazların birbirleriyle uyumlu çalışmasını sağlayacak bağlantı alt yapıları sorunlu. Tabletlerde yazılı bilgilerin altı çizilmesi gereken yerlerinin altı çizilememekte ve boyanamamaktadır.
-Akıllı tahtada yapılan etkinlikler öğrencilerin tabletlerine atılamamaktadır. Ders konuları tahtaya kaydedilmelidir. Tahta öğrenciler tarafından boş zamanlarda gereksiz yere kullanılmaktadır. Tablet bilgisayarlar kısa sürede kapanma arızası vermektedir. Bunun önüne geçilecek teknik önlem ler alınmalıdır. Bazı branşlar derslere ulaşmada zorluklar yaşamaktadır. Örneğin Almanca dersi ile ilgili hiçbir materyal yok. Öğretmenler, kendi tanımladıkları dersleri tahtaya yansımada sorun yaşadıklarını söylemektedirler.
-Dağıtılan tabletlerin bir bölümünde USB girişi olmadığını tespit ettik. Geri iade etmek istedik almadılar. Şu an bu tabletler kullanılmamaktadır. Öğretmen tabletlerinde USB girişi olmalı. Öğretmenler hazırladıkları bilgileri tahtaya ve öğrenci tabletlerine yansıtabilmelidirler. Öğrenciler tablet üzerinde başka bir dersi araştırırken bulundukları derse odaklanamamaktadırlar. Tabletler öğrencilerin kitap okuma alışkanlıklarını zayıflatmakta, yazı yazma becerirlini köreltmektedir.
- Akıllı tahta ve bilgisayarla birlikte sınıflarda bulunan yansıtım kurulumları devre dışı kalacaktır. Kullanım dışı kalacak kurulumları kurulum bulunmayan ilkokullara göndermek yararlı olabilir. Zararlı olduğu belirlenen sitelerin dışındaki sitelere erişim olanaklı olmalıdır. Bilgi çeşitliliği açısından zararlı olmayan sitelerin kullanımına izin verilmelidir.
- Bazı derslerin sunumu zamanı kullanmak ve örnek çizimleri gerçekleştirmek bakımından olumlu olabilmektedir. Örneğin geometri dersinin sunumlar sonrası yapılan ölçme ve değerlendirme sonuçlarının daha başarılı olduğu görülmüştür. Göz kontağı ve hayal gücü eğitimde çok önemli bir unsurdur.
- Tabletler göz kontağı kurulmasını yok etmekte, öğrencilerin hayal gücünü köreltmektedir. Bu durum çocuğun ileriki yaşamında sosyalleşmesini ve etkili iletişim kurmasını olumsuz yönde etkileyebilir. Estetik duygusunun yok olmasına neden olacaktır. Örneğin müzik dersi ile ilgili hiçbir konu, video v.s kullanamıyorum. Bu dersler çocuklarda estetik duygusunu geliştirecek derslerdir. Önemsizleştirilmiş gibi bir algı oluşmaktadır.
Sonuç yerine, uygulamanın yapıldığı sınıfların derslerine giren öğretmenlerin %60’ı öncelikler sıralamasında kaynakların eğitim sisteminin başka alanlarında kullanılması gerektiğini ifade etmektedirler. Bunun yanı sıra öğretmenlerin %30’u teknolojinin okullarda öğrencilerin hizmetine sunulmuş olmasını olumlamakta, %10’u ise herhangi bir görüş açıklamamaktadır. Öğrenciler üzerinden de kapsamlı bir araştırmanın yapılması gerektiğini ifade etmek istiyorum. Ortaya çıkan bulgular ve eleştiriler daha çok teknik gibi görünse de ciddiyetle ele alınıp değerlendirilmelidir. Bu yapıldığı takdirde projenin yararlı olacağını düşünüyorum.
Uygulamanın önümüzdeki eğitim-öğretim yılında başlayacağı okullarda yaz döneminde gerekli hazırlıklar tamamlanmalıdır. Geçiş sürecinin 4 yıla yayılmasından dolayı okullar arasında doğacak farklılıkların, çocuklar arasında oluşacak yeni eşitsizliklerin giderilmesi için(Önce kullanmaya başlayanlar ile sonra kullanacaklar)yeterli önlemler alınmalıdır. Yeni adaletsizliklerin ve haksızlıkların oluşmasının önüne geçilmelidir. Ölçme değerlendirme yöntemlerinin nesnellik ölçütleri teknolojik ortamlara göre yeniden ele alınarak düzenlenmelidir.
                                   18/     Haziran /2012 ALAADDİN DİNÇER/EĞİTİMCİ

19 Haziran'daki Basın Açıklamasının Pardus Camiasındaki Yankıları

Önemli olduğunu düşündüğümüz iki tepkiyi burada da paylaşmak istedik.

İlki uzun süre -yanlış bilmiyorsak başından beri- projenin yürütücülüğünü yapmış Erkan Tekman'ın tepkisini http://blog.erkantekman.org/2012/06/20/du-bakali/ adresinde okuyabilirsiniz.

Bazı önemli noktalar:
....
İlk ve önemli haber Pardus proje yöneticiliğine Abdullah Erol’un atanmış olması. Abdullah beyle görev süremde birlikte çalıştığımız ve çalışmaktan memnun olduğumuz bir altyüklenici firma sahibi olması hasebiyle tanışıyoruz. Kendisini tebrik eder, görevinde başarılar dilerim.
.... 
poları, listeler ve bloglar yolu ile, olmazsa da (maalesef sadece) söz ile olabildiğince fazla bilgi vermeye çalıştık çevreye, bilemediğimiz şeye “bilmiyoruz” dedik, yorum yapmak iş etiği açısından sorunlu olmaya başladığında manalı manalı sustuk… Yeni yönetim yalnızca tek bir kişi ile görüşüyor dışarıdan herhalde, gayrı-resmi sözcü rolüne soyunmuş… ismini anmak dahi istemiyorum, keselim… Ama çalıştayda “işler kapalı yürüyor” diye el kaldıran katılımcılardan hiçbirisi çıkıp da “yahu bunlardan bizim bile haberimiz” yok demiyor ya, o acayibime gidiyor. Ya da haberleri var ve işlerin böyle kapalı yürümesini (artık) içlerine sindirebiliyorlar…
....
Eh o zaman ben de sorarım “kardeşim iş modeli, strateji ve politika aynı; teknoloji çözümü aynı; ekip dizilimi ve hatta kişiler bile aynı… bir tek proje yöneticisi değişmiş! e ağam siz bu işi neden yaptınız?” diye… Diyemediniz mi “Erkan Tekman, biz senin bu projenin başında olmanı istemiyoruz, ya sen git ya biz atacağız” diye? Giderdik kardeşim…
....
Günün birinde TÜBİTAK ve UEKAE’nin mevcut ve önceki yönetimleri Pardus’la ilgili neler yaptılar ve neler yapmadılar; projeden (aslında) neden ayrıldım; ve benzeri konuları da yazabilirim, emin değilim… Koray Löker ve Bahadır Kandemir ve A Murat Eren‘in düşündükleri ve önerdikleri “Pardus’un resmi olmayan tarihçesi” ve “bir Linux distro HOW-TO ve HOW-NOT-TO” belgelerini oluşturmak için bir-iki ilk adım attım, ama benden başka meraklısı çıkmadı; artık emeklilik günlerimize herhalde :)

İkinci blog postu ise Zeki Bildirici'den: http://blog.bluzz.net/pardusun-yeni-yol-haritasi-ve-gelecek-donem/

Üçüncüsü ise Pardus'un Yarını çalıştayından sonra topluluk temsilcisi seçilen Sezai Yeniay'dan

http://sezaiyeniay.wordpress.com/2012/06/23/pardus-yeniden-mi-yeni-pardus-mu/

Tabii ki bu üç değerlendirme yapılan ve yapılacak yorumların hepsi değil, ancak şu ana kadar yapılmış değerlendirmelerin en önemlileri olduklarını düşünüyoruz.

Genel olarak baktığımızda ortaklaşan görüş, Türkiye'de Pardus hakkında söz söyleme meşruiyetine en fazla sahip olan kişilerin projenin yeni halinden hiç memnun olmamaları ve güven duyamamaları.

22 Haziran 2012 Cuma

"'Hacker' nedir, ne değildir?" Konferansı

Hacktivizm'in siyasal alana olan müdahelesi konusunda çekincelerimiz olsa da izlemeye, söz almaya değer bir toplantı.

Bu arada şimdi dikkat ederseniz, afişte Apple'ın ilk ürünlerinden birisinin imgesi kullanılmış. Bu biraz ironik olmuş diyip geçelim.



Duyuru Metni:

Günlük haberlerin bir parçası, güncel sosyal / siyasal gündemlerin ayrılmazları haline gelen yeni kavramlar var artık: hack, hacker, hacktivizm..


Kimdir hacker? Kime hacker denir? Neye inanırlar? Motivasyonları nelerdir? Her sisteme girer, her sırrı afişe eder ya da zarar mı verirler? Sınırları yok mudur? İnandıkları etik değerler nelerdir? Hacktivizm siyasal aktivizmin bir parçası olarak nasıl değerlendirilebilir? Hacker olmak suç mudur?


Tüketici, yüzeysel ve niteliksiz teknoloji pratiğine karşı hack kültürü neler önermekte ve yapmaktadır? Bu kültür, bilgi ve becerilerin paylaşılması, böylece yaygınlaşması ve özgürleşmesi için nasıl bir rol oynar?


Alternatif Bilişim Derneği, bu güncel soruları tartışmak üzere konunun uzmanlarını ve taraflarını biraraya getiriyor.

23 Haziran cumartesi günü Beşiktaş EMO’da düzenlenecek olan HackCon I’de buluşalım.

Toplantı herkesin katılımına açık ve ücretsizdir. Kayıt için kayit [at] alternatifbilisim.org

Tarih: 23 Haziran 2012

Saat: 13.00 – 18.30

Yer: Elektrik Mühendisleri Odası, Beşiktaş

Daha fazla bilgi için: http://www.alternatifbilisim.org/wiki/Ana_sayfa#HackCon_I:_.27Hacker.27_nedir.2C_ne_de.C4.9Fildir.3F

20 Haziran 2012 Çarşamba

Pardus Projesi Nereye?

Bildiğiniz gibi Pardus kötü bir dönemden geçiyor. Belki de hiç geçemeyecek. Başka bir deyişle, projeye hiçbir zaman tam anlamıyla sahip çıkmayan hükümetin artık "bu proje de başımıza dert oldu" noktasından "bu projeyi bir de Fatih Projesinde kullanıyormuş gibi yapalım, hem Fatih Projesi de zengin görünür" demeye getirdiğini görüyoruz. Daha önce konuyu Melih Bayram Dede'nin yaptığı bir haberden hareketle ele almıştık.

ULAKBİM Müdür Vekili Ahmet Kaplan, Pardus Proje Yöneticisi Abdullah Erol ve TÜBİTAK İletişim Müdürü Gökhan Kulaş'ın katılımıyla dün yapılan basın toplantısında birçok şeyden bahsedildi. Aşağıdaki listeyi armuting.blogspot.com adresinden aldık. Listenin üstünden teker teker geçmek lazım. Maddelere yapılan yorumlar bize ait.

  1. Dr. Kaplan Pardus'un sadece kamu kurumlarının kullanımına sunulan bir işletim sistemi olmaktan çıkıp, halk tarafından da tercih edilen bir sistem olmasını dolayısıyla da gerçek anlamda "milli işletim sistemi" haline gelmesini hedeflediklerini belirtmiş.
    • Yerinde bir istek. Bunun paydaşlar tarafından alınan bir karar olup olmadığı açık değil, yine de Pardus'un hedefinin öncelikle kamu (devlet daireleri ve eğitim kurumları) sonrasından da ev kullanıcıları olması gerektiği birçok kişi tarafından dile getirilmişti. Ama bunun için gerekli olan bazı şeyler var: örneğin belli bir geliştirici toplamı, kullanıcı topluluğu, projenin amacının daha da iyi belirlenmesi, bu amacın gerçekleşmesi için devletin bağımsız inisiyatiflerin ötesine geçen etkili politikalar uygulaması vs.
  2. Pardus Danışma Kurulu'nun ilk toplantısı en kısa zamanda yapılacak. 
    • Niye hala yapılmadı?
  3. Pardus'un güncellenmesi ve yeni sürümünün 1-2 ay içinde sunulması çalışmaları hızla devam ediyor. 
    • Hangi geliştiricilerle? Yapılan çalışmalar niye açık değil?
  4. Bu yıl içerisinde yeni kurumsal sürüm çıkacak.
    • 3. maddedeki sorularımız yine geçerli. Yoksa belirsiz bir tarih mi kastediliyor?
  5. Sunucu ve Mobil sürümler çıkacak.
    • Yine 3. madde.
  6. FATİH'in 620 bin akıllı tahtasında Pardus kullanılacak.
    • Akıllı tahtalara yüklü olması kullanılacak anlamına gelmiyor. Burada bir karmaşa var. Bazı  sitelerde projenin ilerleyen safhalarında alımı yapılacak akıllı tahtalarda sadece Pardus yüklü olacak diye yorumlayanlar var. Ama http://www.sabah.com.tr/Ekonomi/2012/06/19/pardus-yeni-yol-haritasini-belirledi adresindeki "Geçen ay yapılan Ekonomi Koordinasyon Kurulu'nda bakanlarımızın yaptıkları çalışmalar ve belirdikleri karara göre, bundan sonraki kullanılacak 620 bin akıllı tahtada Pardus'un kullanılması kararına varıldı." cümlesi böyle yorumlanabilir mi?
  7. Yeni sürümün devreye girmesi ile birlikte tanıtımlara da ağırlık verilecek. Pardus Tema yarışması yapılacak.
    • Akla gelen en yaratıcı fikir tema yarışması mı gerçekten? Sanki çiçeği burnunda bir projeymiş gibi davranılıyor.
  8. Özel sektörle işbirlikleri yapılacak.
    • Herhalde 1512 girişimcilik desteğinden bahsediliyor.
  9. Sertifikasyon programları oluşturulacak.
    • Hangi çalışanlarla? Yoksa bu da mı özel sektöre havale edilecek?
  10. Kamu ve özel sektör ile halkın rahat kullanımı hedeflenecek, KOBİ'lerin ihtiyaçları için Pardus tabanlı ticari yazılımları artırmak istiyoruz.
    • Bu, dünden bugüne olabilecek bir şey değil ki?
  11. Bilişim sektörüne yeni çalışma alanı açılmış olacak.
    • Aynı lafları döne dolaşa tekrarlamaktan bıkmadık mı?
  12. Yerelleştirme için üniversitelerden ve firmalardan destek alınacak.
  13. Mobil sürüm çalışmalarının tümü TÜBİTAK bünyesinde gerçekleşmiyor, bir eko-sistem oluşturulmuş, firmalarla ortaklık yapılarak geliştiriliyor. Elbette bu hemen yakın zamanda yani bir kaç ayda gerçekleşmez.
  14. Linux mobilleşmede geç kaldı. Pardus da bir Linux tabanlı işletim sistemi olarak mobilleşmede geç kaldı.
    • Android Inc. adlı Linux'u mobil işlemciler üzerinde çalışacak hale getirmek üzerine çalışan şirketi Google satın alalı 6 sene olmuş. Şimdiyse koca bir sektörden bahsedebiliyoruz.
  15. 1512 Girşimcilik Desteği’ne çok önem veriyoruz. Pardus tabanlı yazılımlar üretilmesi için her tür desteği vereceğiz.
    • Devletin genel olarak ne kadar ciddi olduğunu görmeden ilgi az kalacaktır.
  16. Bakanlıklardan, SGK'dan, DDY'den Pardus kullanmak için talep geldi.
    • ASAL da kullanıyor. Talepten kastettikleri daha çok "bizi yarı yolda bırakamazsınız" gibi bir çıkış olmasın?
  17. Pardus'un sanal makinelerde açılma süresi 0.8sn yani 1 saniyeden bile az. (Muhtemelen bir yanlış anlaşılma var)
    • Evet, bu noktada gazetecilerin, veya daha vahimi proje yöneticilerinin çok büyük bir hatası var.
Yukarıdaki listede olmayan ama başka haberlerden öğrendiğimiz diğer şeyler içindeki belki de en önemli nokta, TÜBİTAK'ın güçlü bir geliştirici kadrosu istihdam etmektense, işleri taşeronlar aracılığıyla yapacağını söylemesi. Bu konudaki gelişmeleri öğrendikçe takip edeceğiz.


Bahsedilen konuların neredeyse hepsinin vaat düzeyinde kalması bir yana, yaptıkları bazı şeyleri de olduğundan büyük gösterme çabası içinde oldukları gözlemleniyor. Örneğin bu yıl içinde yeni sürümü çıkarma vaadi havada süzülürken, yürütme kurulunun 3 aydır niye hala toplanmadığı da bir soru işareti. Bununla birlikte "Fatih Projesinde kullanılacak" iddiası ise havada kalmaya mahkum.

Bitirmeden basın toplantısını duyuran haberlerin ortak başlığı "Pardus'u artık herkes kullanabilecek" hakkında da konuşalım. Büyük olasılıkla TÜBİTAK'ın basına dağıttığı basın bildirisinin başlığı buydu. Eğer gerçekten böyleyse, bugüne kadar sanki böyle olmadığı, sanki daha önceden "marjinal" kişilerin kullanımı için geliştirdiği iddia ediliyor veya düşünülüyor demektir, ki bu büyük bir gaf olurdu.

Tabii tüm bu sorulara, bu kadar büyük iddialarda bulunan bir proje yönetiminin nasıl olur da projenin ana sayfasına bu basın açıklamasını 20 Haziran 2012 itibariyle koymadıkları sorusunu eklemek gerekir.

19 Haziran 2012 Salı

LKD Genel Kurulu Sonuçlandı


Elektrik Mühendisleri Odası Ankara Şubesinde yapılan genel kurulda seçilen Yönetim Kurulunun bileşimi şöyle: Volkan Evrin (Başkan), Samed Beyribey (Genel Sekreter), Adil Güneş Akbaş (Sayman), H. Coşkun Gündüz (üye) , Özlem Özgöbek (üye).

e-Çelebi Çözüm mü?

Sorun arama bilgilerimizin bir şirketin elinde olması ise, e-Çelebi çözüm olamaz. Zira bu durumda da e-Çelebi'yi yönetenlerin bu bilgiye sahip olması sorunu ortaya çıkacaktır.

Hükümetin 10 yıldır muhalefeti yaşadışı bir şekilde email okuyarak, ortam dinleyerek oluşturduğu dava dosyaları e-Çelebi'nin bakanın iddia ettiği bilgi güvenliğini sağlaması mümkün değil.

Bunu Yaman Akdeniz de dile getirmiş.

Bilişim Sektöründe Kadınlara Karşı Ayrımcılıkla ilgili bir site

Sitede, bilişimci kadınların dışlandığı birçok güncel örnek veriliyor. Takip edilesi.

http://programmersbeingdicks.tumblr.com/

ULAKBİM Pardus'un Geleceğini Bugün Açıklıyor

Bilindiği üzere Mart ayında yapılan "Pardus'un Geleceği" Çalıştayında bir yürütme kurulu oluşturulmuştu. Daha sonra bu ayın başında projenin ULAKBİM yürütmesine resmen geçtiğini duyduk.

İşte bu yürütme kurulu, daha doğrusu ULAKBİM Müdürü Ahmet Kaplan ve Pardus Proje Yöneticisi Abdullah Erol Pardus projesi hakkında yapılan geliştirme ve yürütme planlarını açıklayacak.

Genel olarak değinilecek konular şöyle:
  • Pardus Projesi’nin yol haritası, yaygınlaşma stratejileri (Sürümler, Politikalar)
  • Akıllı Tahta çalışmaları ve FATİH Projesi’ndeki konumlanma
  • Pardus Danışma Kurulu’nun faaliyet ve sorumlulukları
  • Ekosistemin oluşturulması ve işbirlikleri
  • Kamu ve özel sektör projeleri (Üniversite, Bakanlık, KOBİ)

http://www.technologic.com.tr/pardusun-yol-haritasi-yarin-aciklanacak/

18 Haziran 2012 Pazartesi

501 Developer Ne Demek?

Nisan 2012'de yayınlanan 501 Developer manifestosundan haberiniz var mıydı?

Hayatın bilgisayardan ibaret olmadığını düşünen bilişim emekçilerinin haberdar olması gereken manifesto.

Okan Üniversitesi'nde Düzenlenen Fatih Projesi Geleceğin Eğitimi Çalıştayının Sonuç Sunumları

Gonca Telli'nin blogunda yayınlanan haberden öğrendiğimiz bağlantıda sonuç raporlarını bulabilirsiniz.


Biz raporlara genel olarak baktığımızda, projenin amacının belirsiz olduğunun sıkça vurgulandığını, engelliler ve üstün yetenekli öğrencilerin düşünülmediğinin dile getirildiğini, Eğitim Bilişim Ağı'ndaki içeriğin özel sektör tarafından da sağlanabileceğinin önerildiğini görüyoruz. İlk iki eleştiriyi yerinde bulsak da, üçüncü bakış açısı ve diğer benzer önerilerin (Hayat boyu öğrenme kurlarının ücretli olması gibi) eğitim alanını piyasalaştırmanın eğitimcilerimizin kafalarına ne yazık ki çokça yattığını gösterdiğini düşünüyoruz.


 Haberi aktarıyoruz:


11-12 Haziran 2012 tarihlerinde Okan Üniversitesi Tuzla Kampüsü’nde gerçekleşen Fatih Projesi Geleceğin Eğitimi Çalıştayı büyük ilgi gördü 300’den fazla kişinin katıldığı çalıştayda 11 ayrı grupta strateji, yöntem, uygulama kılavuzu, zenginleştirme ve kalkınmaya katkı, altyapı, teknoloji seçimi sosyal medya, değerler, telif hak ve yönetimi ve EBA Market ana başlıkları halinde ele alınmıştır. Konuyla ilgili bütün paydaşların davet edildiği çalıştayımızda Moderatörlükleri  Okan Üniversitesi’nden Fatih Projesi Koordinatörü Prof. Dr. Gonca Telli Yamamoto başkanlığında, Yrd. Doç.Dr. Fazlı Yıldırım, Yrd. Doç.Dr. İbrahim Gönen, Yrd. Doç.Dr. Mustafa Turhan, Yrd. Doç.Dr. Seha Aksü, Öğr. Gör. Arzu Alpagut, Öğr. Gör. Erkan İşçimen, Öğretim Gör. Murat Kaykusuz, Öğr. Gör. Serpil Saraçoğlu ve Öğr. Gör. Şebnem Alkın, İstanbul Üniversitesi’nden Yrd. Doç.Dr. Fatih Gürsul, Türkiye Bilişim Derneği İstanbul Şubesi Başkanı Levent Karadağ ve Türkiye Bilişim Vakfı’ndan ve Yönsis AŞ’den Aydın Kolat gerçekleştirmişlerdir.
YEGİTEK ve MEB tarafından görevlendirilen il ve ilçeden gelen formatör, öğretmen, yönetici ve öğrencilerin yanı sıra yüksek öğretim camiasından Anadolu Üniversitesi, Boğaziçi Üniversitesi, Erzincan Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi, İstanbul Aydın Üniversitesi, , Maltepe Üniversitesi, Marmara Üniversitesi, Sakarya Üniversitesi, Uludağ Üniversitesi, Yeditepe Üniversitesi, Yıldız Teknik Üniversitesi  Zirve Üniversitesi Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Doğu Akdeniz Üniversitesi’nden öğretim elemanları ve uzmanlar, özel sektör ve girişimcilik dünyasından da Microsoft, Vestel, Kliksoft, Teknosa, Nel Primesoft, Britannica, Doğuş Yayın Grubu, Sürat Yayın grubu, Advancity,  MM publishing, Express Publishing, İmza yayınları,  MORPA, VİTAMİN,  YAYFED, Bilgi Kurdu, Macenta Publishing, BT yazılım,  Evre Danışmanlık, RTB Eğitim Çözümleri, officefr Bilişim iletişim, İremis Danışmanlık, İdea E-öğrenme Çözümleri,  İETT, Beyazadam Kitabevi, Naksan Teknoloji, İnsol AŞ, online education, Elkotek iletişim, Elit Bilgisayar yazılım elektronik, Paydeg, Bilitek Ltd gibi  birçok önemli aktörün katıldığı çalıştay bu konuda Türkiye’de yapılan en büyük çalıştay olmuştur. Çok yoğun geçen iki günlük program çerçevesinde özellikle konunun toplumsal çerçevede ve eğitim camiasında daha fazla irdelenmesi gerektiği ve üniversite MEB koordinasyonunun bir zorunluluk olduğu ortaya çıkmıştır. Sonuç Bildirgesinin daha sonra Okan Üniversitesi’nin web sayfasında yayınlanacak ve Milli Eğitim Bakanlığımıza sunulacaktır.
Moderatör sunumları http://www.okan.edu.tr/haberim&sid=3145 linkinde pdf sunumlar olarak verilmiştir.

14 Haziran 2012 Perşembe

Sol Bilişim'i RSS'den de takip edebilirsiniz!

Birçok ziyaretçimizin bildiğini tahmin ettiğimiz, fakat yine de Twitter'ın ortadan kaldırdığı bir alışkanlığı hatırlatmak istedik.

"Takip etme" eylemi Twitter'dan önce RSS denen icatla yapılıyordu, aslında hala da yapılıyor ve yapılması sıkı okuyuculara büyük zaman kazandırıyor. Örneğin biz Sol Bilişim'i hazırlarken RSS beslemelerini (feedlerini) yoğun bir şekilde kullanıyoruz.

Sistem şöyle işliyor; Öncelikle tercih ettiğiniz RSS okuyucusuna takip etmek istediğiniz RSS beslemesinin adresini giriyorsunuz. Daha sonra RSS okuyucunuz periyodik aralıklarla takip etmek istediğiniz sitede yeni bir yazı olup olmadığına bakıp size bir liste olarak sunuyor. Bu şekilde hem gözünüzden herhangi bir yazı kaçmıyor hem hangisini okuyup hangisini okumadığınızı biliyorsunuz hem de yeni haberler hemen karşınıza çıkıyor.

Bizim önerdiğimiz RSS okuyucusu Google Reader. Hem kullanımı kolay, hem her yerden erişebiliyorsunuz, hem de mevcut Google Hesabınızla hemen kullanmaya başlayabiliyorsunuz. Google kullanmak istemiyorsanız şu adresten bilinen RSS okuyucularının listesine ulaşabilirsiniz.

Peki, bizi nasıl takip edeceksiniz? Eğer Google Reader kullanıyorsanız aşağıdaki linke tıklamanız yeterli.


Sol Bilişim'i Takip Etmek İçin Tıklayın!

Diğer RSS okuyucular için ise RSS beslememizin adresine ihtiyacınız olacak:

http://feeds.feedburner.com/SolBilisim

Yukarıdaki adresi kullanarak bizi takip etmeye başlayabilirsiniz.

Bizi takip ederseniz seviniriz!

Müteşebbislerin Şevki Kırılmış

Özel Okullar Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Akça durumu ne güzel de özetlemiş: 

"Devlet, bir yandan özel dershanelerin okula dönüşmesini ve özel okullaşmayı teşvik ederken, öte yandan bu sorunların olması müteşebbislerin şevkini kırmaktadır"
Lafı süt dağıtımından ve Fatih Projesinden özel okulların faydalanamamasına getiren Ahmet Akça, belli ki, bu uygulamaların özel okullar tarafından ayrıca sunulmasının getireceği mali yükü de devletin üzerine atmak istiyor.

http://www.gunluksayfa.com/haber-19087-Ozel-Okullar-da-Sut-ve-Tablet-Istiyor.html

İsmail Güven: Fatih Projesi Bilimsel Sonuçlara uygun olmayan, plansız bir projedir


Ankara Üniversitesi Eğitim Fakültesi İlköğretim Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. İsmail Güven'in 4+4+4 ve Fatih Projesiyle ilgili İlköğretim Online adlı dergide yayınladığı makalesinin ilgili bölümünü sitemize taşıyoruz.

Öncelikle Fatih Projesiyle ilgili ulaşılan sonuçları aktaralım:

"1. Halihazırda okulların teknik donanım ve alt yapıları güçlendirilmediği için bu teknolojiye
yapılacak yatırım boşa gidecektir.
2. Öğretmen ve yönetici eğitimleri tamamlanmamıştır ve tamamlanması da olası değildir. Bu
zaten teknolojinin kullanımını zayıflatacaktır.
3. Okullarda teknik ve akademik açıdan destek olacak öğretmen ve diğer personel açığı sürdükçe
teknolojiyi kullanmak lüks olacaktır.
4. Yazılımların standartları bile belli olmadığı için daha üst sınıflara gittikçe öğrenciler daha az
ve yetersiz içerikle karşılaşacaklardır.
5. Yazılım ve donanım boyutunda yedekleme ve destek, sürdürülebilirlik çalışmaları ve altyapısı
yoktur.
6. Öngörülen kanun maddesi ile 15 yıl boyunca bu teknolojiden vazgeçseniz dahi ödeme yapmak
ya da ürünü boşa satın almak zorundasınız. Bu da gelecekte 100 Milyar TL’ye ulaşan bir
maliyet demektir. Bunun yerine sınıflardaki öğrencileri azaltmak, öğretmen sayısını ve destek
hizmetleri artırarak yalnızca öğretmenlere bu teknolojiyi akıllı tahta ile kullandırmak daha
rasyonel olacaktır.
7. Öğretmen eğitimi için programlar hazırlanmamıştır, hazırlansa bile en az 4 yılda belli düzeye
gelmek olasıdır. Bu da projenin başlamadan bitmesi anlamına gelmektedir.
8. Sınıf ve okulun radyasyon merkezi olması sorunu çözülemeyecektir. Çocuklar küçük
yaşlardan itibaren radyasyon alacaklardır. Tek bir aracın yayacağı radyasyonun miktarı önemli
olmayabilir ama ortalama 35-40 aracın ve okulun internet ağının yayacağı radyasyon tehlikeli
boyutlara ulaşacaktır.
574
9. Yazma ve problem çözme gibi etkinlikler yalnızca öğretmenlere bırakılmıştır. Çocukların
ezber yapması beklenmektedir.
10. En önemlisi de araç kullanma kültürü henüz daha kazandırılamamıştır. Pilot çalışmalarında
öğrencilerin araçları kötü kullandığı, istismar ettiği gibi konulara baktığımızda bu konuda çok
yol almak gerektiği ortaya çıkmaktadır."
Makalenin tümü için http://ilkogretim-online.org.tr/vol11say3/v11s3m1.pdf


....

Yasa Tasarısında Anlaşılamayan Bir Düzenleme: 15 Yıl Sürecek Teknolojik İpotek
Türkiye ve Dünya Gerçekleriyle Örtüşmeyen Bir Kayıp: FATİH ROJESİ (Eğitimde
Fırsatları Artırma ve Teknolojiyi İyileştirme Hareketi Projesi )

Yasa tasarısı ele alınırken yapısal boyuttan mali boyuta kayan bir madde bütün eğitimcileri
şaşkınlık içinde bırakmıştır. Yasanın lehinde konuştuklarını düşünen bilim adamları (!?) Türk
toplumunun geleceğini bir iki firmaya ipotek edecek öğretim teknolojisi projesini ele bile
almamışlardır. Bu projenin yasaya eklenerek çıkarılması daha da sorunludur. Yasanın bu maddesi
bütün olarak verilerek tartışılacaktır.
4+4+4 Yasa tasarısına MADDE 20- (1) 4/1/2002 tarihli ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu'na
aşağıdaki geçici madde eklenmiştir. Madde önemli olduğu için düzenlemeleriyle birlikte burada
verilmiştir.
“GEÇİCİ MADDE 13- Yurtiçi üretimin ve katma değerin artırılması, teknoloji kazanımının
sağlanması, daha önce yurt içinde üretimi bulunmayan ürünlerin üretilebilmesi, yeni teknoloji ve
ürünlere yönelik araştırma-geliştirme faaliyetlerinin sürdürülmesi ve bilgi toplumuna geçiş
hedefleriyle, Millî Eğitim Bakanlığına bağlı okulöncesi, ilköğretim ve ortaöğretim kademelerindeki
okulların dersliklerine bilişim teknolojisi donanımı, yazılımı, ağ altyapısı ve internet erişim imkânının
sağlanması, dersler için çevrim içi ve çevrim dışı ortamlarda e-içerik temin edilmesi ve e-içerik
altyapısının oluşturulması. Millî Eğitim Bakanlığına bağlı okullarda görev yapan öğretmenlere ve
örgün eğitim gören öğrencilere e-kitap, tablet bilgisayar ve benzeri ihtiyaçların sağlanması amaçlarıyla
Eğitimde Fırsatları Artırma ve Teknolojiyi İyileştirme Hareketi (FATİH) Projesi kapsamında, Millî
Eğitim Bakanlığı ve Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı tarafından 2015 yılı sonuna kadar
yapılacak mal ve hizmet alımları ile yapım işleri, ceza ve ihalelerden yasaklama hükümleri hariç, bu
Kanun hükümlerine tabi değildir. Bu madde uyarınca yapılacak alımlara ilişkin usul ve esaslar Maliye
Bakanlığı ve Kamu İhale Kurumunun görüşü alınarak Millî Eğitim Bakanlığı ve Ulaştırma, Denizcilik
ve Haberleşme Bakanlığı tarafından müştereken hazırlanacak yönetmelikle düzenlenir.”
MADDE 21- (1) 10/12/2003 tarihli ve 5018 Sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu'na
aşağıdaki geçici madde eklenmiştir:
“GEÇİCİ MADDE 20- Eğitimde Fırsatları Artırma ve Teknolojiyi İyileştirme Hareketi (FATİH)
Projesi kapsamında Millî Eğitim Bakanlığına bağlı okullara internet erişim hizmetleri ve ağ
altyapısının sağlanması için Millî Eğitim Bakanlığı ve Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanlığınca 2015 yılı sonuna kadar yapılacak mal ve hizmet alımları ile yapım işlerinde üst
yöneticinin onayıyla 15 yıla kadar gelecek yıllara yaygın yüklenmelere girişilebilir.”
Bu noktada en çok rahatsız eden geçici 20 madde kapsamında teknolojinin sürekliliğinin
sağlanmasına yönelik 15 yıllık yüklenim ve Kamu İhale Kanununundaki genel hükümlerin dışında
tutulmasıdır. Burada kim ya da kimlere nasıl rant sağlanacağı ya da ülke kaynaklarının gelişigüzel
dağıtılacağı ortadadır. Ayrıca yasanın Anayasa ve diğer yasalara uygunluğunun da Anayasa ve İdare
Hukukçularınca irdelenmesinde yarar vardır. Çünkü bu madde ile ileride bu teknolojinin işe
yaramadığı ortaya çıksa bile 15 yıl boyunca ülkemiz para ödemeye devam edecektir. Böyle bir zararı
ülkemiz kaldırabilir mi? Bunun düşünülmesi gerekir.
Projenin Neleri Değiştirmesi Bekleniyor?
Proje kapsamında Türkiye genelindeki 620 bin dersliğin eğitim standardının tamamen değişmesi ve
bilinen kitaplı ve defterli eğitim yerine, öğretim programlarının bilişim teknolojilerinden faydalanan
yeni bir şekle bürünmesi bekleniyor. Her sınıfa bir bilgisayar düşecek olan proje kapsamında 3
yıl içerisinde 5 adımlı bir değişim planı uygulanacak. Fatih Projesi kapsamında sadece öğrencilerin
değil, eğitimcilerin de hayatı değişecek. Bilişim teknolojisinin kullanılacağı bu sisteme uyum
sağlamak için öğretmenler BT uzmanlarından eğitim almaya başlayacak.
Milli Eğitim Bakanlığı ile Ulaştırma Bakanlığı'nın ortaklaşa yürüttüğü bu projede öğretmenlerin
teknolojiyi hayatlarının bir parçasına adapte etmesini istiyor. Projeyle birlikte ikinci büyük değişim
ise bilgisayar sınıflarında yaşanacak. Mevcut bilgisayar sınıfları üç yıllık geçiş süreci sonunda
tamamen kapatılacak. Öğrenciler, derslerini bakanlığın hazırlayacağı e-devlet eğitim sistemi üzerinden
çalışacak. Fatih Projesi kapsamında programın içeriği ve öğretmen kılavuzları ise tekrar
hazırlanacak. Okul öncesi eğitimden başlayan Fatih Projesi entegrasyonu lise son sınıfa kadar devam
edecek. Öğrenciler özel programlar sayesinde hazırlanan sınavlara ve eğitimlere girecekler Bilinçli ve
güvenli internet kullanımı da yeni eğitim sisteminin bir parçası olacak. Eğitim sırasında,
sunu, video ve resim gibi interaktif içerikler ise yeni öğretim programının bir parçası olacak
(http://fatihprojesi.meb.gov.tr/tr/index.php, 8 Mart, 2012 tarihinde alınmıştır). Projenin ilköğretimin
ilk üç sınıfından sonra uygulanacağı belirtilmiştir ki bu da inandırıcı gelmemektedir.

Lisans düzeyinde eğitim bilimleri eğitimi almış öğrencilerin bile bilebileceği bir gerçeğin ülkemiz
eğitim bilimleri, özellikle Bilgisayar ve Öğretim Teknologları tarafından etraflıca değerlendirilmeden
uygulamaya geçirilmiş olması oldukça düşündürücüdür. Projenin büyüklüğü, çıktısı açısından Türkiye
Cumhuriyetine büyük yük getireceği ama sonucunun bir hüsran olacağı açıktır. Projenin hiç ilgisiz bir
yerde 4+4+4+ Fatih Projesi’ne dönüştürülmüş olması daha da ilginçtir. Zorunlu öğretime ilişkin
düzenleme yapılırken birden bire zorunlu öğretimle doğrudan ilgisi olmayan ama yürütme organının
istediği bir düzenleme de yasaya iliştirilmiştir. Hem de etik ilkelerin dışında. Kamuoyu daha çok
zorunlu kısmına takıldığı için bu bölüm gölgede kalmıştır.
Bu yasa tasarısının birinci yönü, insan kaynaklarının nasıl heba edileceğine ilişkin hükümler
getirmektedir. Fatih projesi ile ilgili olan bölümü ise mali kaynaklarımızın ve altyapımızın nasıl
yabancılara ipotek edileceğini göstermektedir. Konuyu projenin getirmesi öngörülen maddeler
üzerinden değerlendirmek doğru olacaktır.
İlk vurgulanması gereken olgulardan birisi halihazırda ilköğretim düzeyinde var olan bilgisayar
dersi bile kaldırılmışken, bilgisayar öğretmenliği bölümü mezunlarının istihdamına ilişkin sorunlar
yaşanırken birden bire karmaşık teknolojiyi sınıflara kadar götürmenin bir paradoks oluşturduğudur.
Öğretmenler ve öğrenciler bilgisayar okuryazarı değildir dolayısıyla teknolojinin etkili kullanımını
sağlayacak olan bilgisayar öğretmenlerinin sistemden uzaklaşması çelişkiyi daha da artırmaktadır.
Başbakan bir okulda ilk tabletleri dağıtarak Fatih Projesi’ni (!) başlattı. Çağımıza damga vuran
teknolojiler ve eğitim yan yana olunca akan sular duruyor. Ülkemize yeni getirilecek olan bu teknoloji
ile eğitimde çağ atlayacağımız söylenmektedir. Dünyada ABD, Brezilya ve Türkiye gibi üç ülkenin
yaptığı bu uygulamanın öğrenci başarısına hiçbir katkısı olmadığı araştırmalarla belirlenmiştir.
Örneğin, ABD’de 2005 yılında uygulanmaya başlayan tablet üzerinden eğitim almanın katkıları
araştırıldığında öğrenci başarısının artmadığı ve eski sisteme geri dönüldüğü belirtilmektedir. Yalnızca
bir bölgede o yıl için harcanan para 33 milyon doları geçmektedir
(www.nytimes.com/2011/09/04/technology/technology-in-schools-faces-questions-on-
value.html?ref=technology). Türkiye gibi teknoloji üretmeyen ve teknolojik altyapısının okullarda
yetersiz olduğu bir ülkede bu kadar harcama yapılması akılcı değildir. Eylül 2011’de New York Times
gazetesinin yayımlamaya başladığı, ABD’deki okullarda uygulamaları inceleyen bir yazı dizisinde
(www.nytimes. com/ 2011/09/04/ technology/technology-in-schools-faces-questions-on value. html?
ref= technology), yoğun teknoloji kullanılan okullarda öğrencilerin öğrenme düzeylerinin iyileşmediği,
hatta kötüleşebildiği açıkça gösteriliyor. 4 Şubat 2012 tarihli Los Angeles Times gazetesi, konunun
saygın uzmanlarına ve bilim insanlarına sorduğu “Bu gösterişli teknolojilerin eğitime gerçek katkısı
nedir?” sorusunun yanıtlarını içeren bir makale yayımladı (www.latimes. com/ business/la- fi-hiltzik -
20120205,0,639053.column). Yanıtlar aşağı yukarı aynıydı: Okullarda bu yeni teknolojilerin
kullanılmasından yararlananlar sadece satıcı firmalar ve yaldızlı ama sığ laflar eden politikacılardır!
Nitekim, derslerini internetten herkese açmış olan, dünyanın en önemli kurumlarından birisi olan MIT
(Massachusetts Institute of Technology)’de bile bu teknolojiden vazgeçilmiş, en karmaşık
konular bile kara tahtada işlenmeye devam etmiştir.
Proje ile henüz internet ve diğer altyapı olanaklarının okullarda yeterli olmadığı göz önünde
tutulmamaktadır. Ülkemizdeki okulların çoğunluğu henüz eğitim teknolojisinin en temel teknolojik
araçlarına bile sahip değilken birden bire en ileri teknolojiyi getirmek hayalcilik olarak görülmektedir.
Okullara ilişkin yapılmış araştırmalarda akıllı tahtaların bile sınıflara sığmadığı, elektrik alt yapısının
yükü kaldırmadığı ve internet bağlantısının gerek hız gerekse kalite açısından yetersiz olduğu ortaya
çıkmıştır. Merkezde yaşanan bu sorunların taşrada daha da kronikleşmesi sorunu yaşanacaktır.
Örneğin şarj bile okullarda sorun olmaya başlamıştır. Çünkü sınıflardaki var olan elektrik priz ve
donanımı birden fazla aracın yükünü kaldıramamakta ve sürekli sigortalar atmaktadır. Bu açıdan bile
fırsat eşitliğini gerçekleştirmekten uzak romantik bir projedir.
Tablet PC’lerin eğitime anlamlı düzeyde katkıda bulunmadığı bilimsel gerçeğinden hareketle,
eğitim sistemimizde yol açacağı olumsuzlukları tartışmak yerinde olacaktır. Projenin maddi açıdan
boyutunun çok yüksek olduğu tahmin edilmektedir. Ortada sadece Başbakan’ın 2010 Kasım ayında ve
seçim öncesinde ortaya attığı bir slogan var. Bunun içini aceleyle doldurmak için MEB bürokratları,
harcanacak çok büyük bir miktar (2 boğaz köprüsü inşa edebilecek bütçe) için iştahı kabarmış birkaç
şirketin de yardımıyla, genel ve sığ bazı açıklamalar yapmanın ötesine gidememiştir. Aslında bu
miktar çok daha fazladır (Bazı uzmanlar bu teknolojiye yapılacak yatırımla bir boğaz köprüsü
inşaa edilebileceğini söylemektedirler). Ülkemizin öğretmen açığını giderip, sınıflardaki öğrenci

sayısının azaltılıp basit altyapı olanaklarıyla eğitim sorunları çözülebilecekken kaynaklarımızın
yurtdışına gitmesine göz yummak hiç akılcı değildir. Nitekim TÜBİTAK ve MEB arasındaki işbirliği
çalışmalarına önemli ve büyük uluslararası bilgisayar firmalarının üst düzey yöneticilerinin katılmak
için çaba göstermesi, bu firmaların TEKNOKENT’lerde temsilcilik açması ve ülkemizin bazı
eğitimcilerini danışmanlık adı altında istihdam ederek projeyi kendilerinin almak istemesi bize bu
pastanın büyüklüğü hakkında ipucu vermektedir. Bizce böyle bir kayıba hiç kimsenin evet dememesi
gerekir. Nitekim, bu teknolojiyi kullananan özel okul velileri tabletlere gereksiz paralar ödemişlerdir.
Yaşanan sorunlar aşağıda özetlenmiştir:
Projenin gerçekleşmeyeceği ve ülkemize büyük kayıplar getireceği gerçeği göz ardı edilemez.
Ortada öğretmenleri, öğrencileri ve öğretim programlarını da ele alan bir proje yoktur.
2010’da yayımlanan “MEB Stratejisi 2011-2014” belgesinde, konuyla yakında uzaktan ilgili tek bir
kelime bile yoktur.
Kullanılacak teknolojinin eğitim bilimsel açıdan değer ve katkısı üzerine tek bir belge veya
araştırma yok; var olan bir kaç araştırma da zaten olumsuz ve yetersiz olduğunu göstermektedir. Kaldı
ki zaten yeni sisteme geçişle birlikte yapılacak kısa ve uzun süreli dönüşümler bile projenin baştan
itibaren yeniden düzenlenmesini gerektirmektedir.
Konu üzerindeki tartışma, sadece satın alınacak donanımlar üzerine odaklanmıştır. Öğretmenlere
verilen bir haftalık, toplam 15 saatlik dersin ne kadar yetersiz ve sığ olduğunu, pilot illerden
gözlemlemek olasıdır. Bu programlara katılan öğretmenlerin paylaştıklarını iki cümle ile özetlemek
projenin baştan çöpe atılacağının göstergesidir. “Proje ile ilgili hizmetiçi kursa gittiğimizde kimse
kursun amacının ne olduğunu bilmiyordu. Elimizde araç bile yoktu. Gelen kişilerin kendileri bile bu
aracı nasıl derse adapte edebileceklerini bilmiyorlardı. Sorduğumuz sorulara kaçamak cevap verdiler...
kısacası kurs bizim için zaman kaybından başka birşey olmadı...” Bu derslerin nasıl planlandığı bile
açık değildir. Ülkemizde hiç de saydam olmayan bir şekilde yapılan ihaleyle tablet ve etkileşimli tahta
(Buna da “akıllı tahta” diyenler var!) satın alınıyor. Baştan, bu donanımların en az yüzde 60 yerli
olmasından bol bol söz edilerek ulusal teknoloji üretimimizin destekleneceği gibi parlak izlenimler
yaratıldıysa da bu koşuldan da sessizce vazgeçildiği anlaşılıyor. Çünkü ülkemizde bu teknolojinin alt
yapısı yoktur. İthal edilmeye mahkûmdur. Ayrıca Maliye Bakanı'nın da bu konuda yanıltılmış olması
çok ilginçtir. Elektronik kitapları yeterli olmayan, altyapı ve yazılımı yetersiz, var olan işletim
sistemleri ile uyum sorunları oluşmuş olan bu teknolojinin, teknoloji devi ülkelere ihraç edileceğini
söylemek özellikle bakanların da yanıltıldığı anlamına gelmektedir. İyi düşünülmemiş ve hızlı
değiştiği için kısa sürede demode olacak teknoloji kullanarak çok büyük miktarda bütçe israf
edilmiş olabilecektir. Eğitimsel değer ve katkısını kimsenin açıklayamadığı, projesi yapılmadan,
öğretmen ve okul yöneticileri gibi paydaşlarla ve konunun uzmanlarıyla tartışılmadan, dünyadaki
uygulamalardan habersiz olarak alelacele başlayan bu girişimin eğitime bir yararı olması bir yana,
neden olabileceği tehlikeler de vardır.
Öğrencilere bireysel anlamda vereceği zarar daha fazladır. Ortalama başarı düzeyinin çok düşük
olduğunu hem ÖSS hem de PISA sınav sonuçlarında gördüğümüz eğitim sistemimiz daha da olumsuz
etkilenebilecektir. Çünkü çocuklar araca yüklenmiş olan içerikle sınırlanacaklar ve özellikle çıkarsama
ve sentez düzeyinde becerilerde daha da geri kalacaklardır. Engelli öğrencilerin düşünülmediği, sayısal
uçurumun daha da artabileceği gibi başka sakıncalar da vardır. Her ders için yeterli e-kitap ve z-kitap
hazırlanmamıştır. Bu gidişle hazırlanmaları da olası değildir. Yapılacak olan şey, var olan kitapların
PDF’lerinin yüklenmesidir. Ayrıca özellikle küçük sınıflara indikçe el yazısı vb. beceriler de zamanla
gerileyecektir. Öğrenciler için çok önemli olan sosyalleşme, duyusal beceriler gibi insani boyut
tamamen kaybolacaktır. Okulda şiddet, kabadayılık, alay. vb. olumsuz durumlar yaşanmaya
devam edecektir. Buna ilişkin araştırmalar bilgisyar kullanımı konusunda yüzlerce sonucu ortaya
çıkarmıştır.
Teknik boyutta başka sorunlar da vardır. Öğrencilere verilecek tabletlerin teknik özellikleri bile
standartlardan uzaktır. Kalemli olmadığı için defter ve yazı kullanma becerilerini zayıflatacaktır.
Tabletlerin yönetişim yazılımları yeterli değildir. Bu nedenle hiçbir sınıfta öğretmen tarafından kontrol
edilemeyecektir. Yine ABD’de yapılan araştırma, öğrencilerin ders süresince bloglarıyla uğraştıkları,
müzik dinledikleri ve birbirlerine mail attıklarını göstermektedir. Öğretmenin kontrolü olmadığı için
ders her an kesintiye uğrayabilecektir. Ayrıca pilot illerde yapılan uygulamalarda çocukların bu
teknolojiyi çeşitli biçimlerde istismar ettiği görülmektedir. Ailelere ne yük getireceği belli değildir. Pil
ve yedek parça sorunu da çözülmüş değildir. Pil ömrü tam olarak kestirilememektedir çünkü sürekli

açık kaldığında ve birden fazla iş yapıldığında ne kadar dayanacağı ve ne zaman kapanacağı belirli
değildir. Tabletlerle etkileşimli tahta arasındaki iletişim kablosuz olarak (Wi Fi) sağlanacağı için, her
sınıfta adeta orta boy bir baz istasyonu varmış gibi bir ışınım (emisyon) olacaktır. Ayrıca kablosuz
ağla yapılan iletişimde en arkada oturan çocukların diğer sınıfın sinyalini sürekli aldıkları ve kendi
sınıflarının sinyalini etkili kullanamadıkları görülmektedir. SAR değerleri hesaplanmamıştır. Bunun
öğrencilere ne kadar zarar vereceği bilinmemektedir. Ayrıca ısıdan dolayı oluşacak termal
radyasyonun zararları da daha fazladır. Araştırmalar özellikle erkek çocuklarda bu tür
teknolojilerin fazla kullanımının kısırlığa yol açtığını belirtmektedir (http://www. ehow.com/
about_ 5586302 _laptop-radiation-effects.html 10 Mart 2012’de alınmıştır).
Evinin yakınında kurulacak baz istasyonundan rahatsız olan insanımız, çocuklarını
ortasında bir baz istasyonu olan sınıfa her gün yolluyor olacaktır.
Ayrıca öğretmenlerin hizmetiçi eğitimlerini bir yana bırakırsak, öğretmen adaylarının bile bu
teknolojiden haberi olmadığı söylenebilir. Şu anda öğretmen yetiştiren kurumlarda bile birçok öğretim
üyesi tablet teknolojisiyle tanışmamıştır. Öğretmen adayları tableti kullanmak bir yana tableti
görmemiştir bile. Yaygın olan teknolojiyi yalnızca yazı yazmak için kullanan öğretmen ve öğretmen
adaylarının tablete uygun sunum ve ders işleme anlayışlarının gelişmemiş olması bile hazırcılık
anlamına gelmektedir. Yazılım firmalarının hazırlamış olduğu yazılımlar da yetersizdir. Çok az
firmanın yazılımı ancak kazanımların %80’inini karşılamaktadır. Yazılımların tür zenginliği yoktur,
güncellenebilirliği, kalitesi, sürdürülebilirliği ve öğrenci ve öğretmenler tarafından edinme koşulları
sorunludur. Öğretmen, okul ve Milli Eğitim Bakanlığının bu tür yazılım geliştirmesi mümkün
olmadığından kitaptan ve defterden vazgeçmek yazılım firmalarına mahkûm olmak demektir. Yazılım
firmalarının eğitimci alt yapısı da zaten bu programları üst düzeyde hazırlamaya olanak
vermemektedir. Böyle bir durumda bile ülkemizde zaten kötü olan öğretim performansı düşecektir.
Ayrıca elektronik ortamda sınavlar ve değerlendirme boyutu hiç düşünülmemiştir. Teknolojideki
açıklar sistemin burada da tıkanacağını göstermektedir.
Ülkemizde de paydaşlar ve konunun uzmanları ile beraber iyi düşünülmüş bir proje ile yol
haritasının hazırlanması gerekiyor. Bunların hiçbiri olmadan, sadece donanım satan firmaların ve
yaldızlı laf eden politikacıların yararlanacağı bir girişim, eğitim sistemimizi daha da olumsuz etkileme
pahasına başlıyor. Oysa, eğitim sistemimizi iyileştirmenin yolu, donanım satın almaya harcanacak en
az iki boğaz köprüsü yaptırabilecek olan bütçenin okullarımızdaki koşulların iyileştirilmesi ve
öğretmenlerin desteklenmesi için harcanması gerekirdi. Dolayısıyla, çocukları okullarda olan ailelerin
ve öğretmenlerin bu girişim karşısında direnmesi gerekir.
Kısaca özetlemek gerekirse;
1. Halihazırda okulların teknik donanım ve alt yapıları güçlendirilmediği için bu teknolojiye
yapılacak yatırım boşa gidecektir.
2. Öğretmen ve yönetici eğitimleri tamamlanmamıştır ve tamamlanması da olası değildir. Bu
zaten teknolojinin kullanımını zayıflatacaktır.
3. Okullarda teknik ve akademik açıdan destek olacak öğretmen ve diğer personel açığı sürdükçe
teknolojiyi kullanmak lüks olacaktır.
4. Yazılımların standartları bile belli olmadığı için daha üst sınıflara gittikçe öğrenciler daha az
ve yetersiz içerikle karşılaşacaklardır.
5. Yazılım ve donanım boyutunda yedekleme ve destek, sürdürülebilirlik çalışmaları ve altyapısı
yoktur.
6. Öngörülen kanun maddesi ile 15 yıl boyunca bu teknolojiden vazgeçseniz dahi ödeme yapmak
ya da ürünü boşa satın almak zorundasınız. Bu da gelecekte 100 Milyar TL’ye ulaşan bir
maliyet demektir. Bunun yerine sınıflardaki öğrencileri azaltmak, öğretmen sayısını ve destek
hizmetleri artırarak yalnızca öğretmenlere bu teknolojiyi akıllı tahta ile kullandırmak daha
rasyonel olacaktır.
7. Öğretmen eğitimi için programlar hazırlanmamıştır, hazırlansa bile en az 4 yılda belli düzeye
gelmek olasıdır. Bu da projenin başlamadan bitmesi anlamına gelmektedir.
8. Sınıf ve okulun radyasyon merkezi olması sorunu çözülemeyecektir. Çocuklar küçük
yaşlardan itibaren radyasyon alacaklardır. Tek bir aracın yayacağı radyasyonun miktarı önemli
olmayabilir ama ortalama 35-40 aracın ve okulun internet ağının yayacağı radyasyon tehlikeli
boyutlara ulaşacaktır.
574
9. Yazma ve problem çözme gibi etkinlikler yalnızca öğretmenlere bırakılmıştır. Çocukların
ezber yapması beklenmektedir.
10. En önemlisi de araç kullanma kültürü henüz daha kazandırılamamıştır. Pilot çalışmalarında
öğrencilerin araçları kötü kullandığı, istismar ettiği gibi konulara baktığımızda bu konuda çok
yol almak gerektiği ortaya çıkmaktadır.

....

Fatih Projesi ile İlgili Skandallar Bitmiyor!

Fatih Projesinin "kervan yolda düzülür" mantığıyla işlediğini bizzat bakanlık çalışanlarınının ağzından duymuştuk.

Eğitim-Sen'in bugün yaptığı açıklamada da ayrıntılı bir şekilde ele alınan sürece daha önce sitemizde de yer vermiştik.

Eğitim Sen Merkez Yürütme Kurulu'nun "FATİH Projesi ile İlgili Skandallar Bitmiyor!" başlıklı açıklama metnidir.

13.06.2012
Milli Eğitim Bakanlığı ve Ulaştırma Bakanlığı’nın işbirliği ile gerçekleşen Fırsatları Artırma ve Teknolojiyi İyileştirme Hareketi (FATİH) Projesi ilk açıklandığında; 3 yıl içinde 614 bin 364 diz üstü bilgisayar ve projeksiyon cihazı ile 38 bin 688 çok amaçlı fotokopi makinesi ve 85 bin akıllı tahtanın, 40 bin okulda öğrenci ve öğretmenlerle buluşacağı açıklanmıştı.

Ancak projenin ortaya atıldığı ilk andan itibaren yaşanan hukuk dışılık sürmektedir. Bilindiği gibi daha önce Danıştay 8. Dairesi, Eğitim Sen’in başvurusu üzerine, FATİH projesi ile ilgili “eğitim araç ve gereçlerinin incelenmeden uygulamaya konulabileceği yönündeki” ilgili yönetmelik hükmü hakkında, yürütmeyi durdurma kararı vermiştir. Fatih Projesi kapsamındaki eğitim araç ve gereçlerinin herhangi bir incelemeden geçirilmemesine rağmen pilot uygulaması sürdürülmüştür.

85 bin akıllı tahta alımı ile ilgili olarak açıklanan ihale şartnamesinde betimlenen tahtanın, şartname açıklanmadan 20 gün önce Vestel firmasının geliştirerek patentini aldığı akıllı tahta ile tamamen aynı özellikleri taşıması kafalarda soru işaretleri yaratmış; dolayısıyla ihaleye giren diğer firmalar ihaleyi alsalar dahi Vestel’e patent ücreti ödemek durumunda kalmıştı. 23 Kasım 2011’de ihaleyi mecburen 320 milyon TL’de Vestel Dijital Üretim adlı elektronik firması almıştı.

Fatih projesi ile ilgili önemli iddialardan birisi de Vestel’de söz konusu akıllı tahtayı tasarlayanlardan birinin Milli Eğitim Bakanlığı Eğitim Teknolojileri Genel Müdür Yardımcısı Tunay ALKAN olmasıdır. Milli Eğitim Bakanlığı ise yaptığı yazılı açıklamada kurumun bu şikayeti incelediğini ve uygun bulmadığını, akıllı tahta ihalesinin usulüne uygun olarak onaylandığını söyleyerek söz konusu ciddi iddiaları geçiştirmeyi tercih etmişti.

İhale aşamasında, bir bileşim firması adına, ihaleyi yapacak olan Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’na itirazda bulunulmuş, gerekçe olarak, ihale belgelerinde çelişkili hususlar olduğu belirtilmiş ve patentli bir ürünün ihale dokümanlarında tarif edilmesinin Kamu İhale Kanunu’na aykırı olduğu savunulmuştur. Ancak, bu uyarı dikkate alınmamıştır. Bu şekilde farklı bir firmanın teklif vermesi fiilen ve hukuken engellenmiştir. Firma yetkilisi bunun üzerine, Ankara 10. idare Mahkemesi’ne “yürütmenin durdurulması” istemiyle dava açmış ancak bu talep mahkeme tarafından reddedilmiştir.

Ankara 10. idare Mahkemesi’nin kararına karşı, firma bu kez Bölge idare Mahkemesi’ne “yürütmenin durdurulması istemi hakkında mahkemenin verdiği karara itiraz”da bulunmuş ve Bölge İdare Mahkemesi, itirazda bulunan firmanın şikayet sürecinin henüz dolmadığı, Kamu İhale Kanunu’na göre, iddianın dikkate alınmamak suretiyle reddedilmesinde hukuka uyarlılık bulunmadığı, bu nedenle Ankara 10. idare Mahkemesi tarafından verilen kararın kaldırılmasına, dava konusu işlemin teminat aranmaksızın yürütmesinin durdurulmasına karar vermiştir.

Proje gündeme geldiğinden bu yana sorulara tatmin edici yanıtlar veremeyen ve itirazları dikkate almayan Milli Eğitim Bakanlığı, Bölge İdare Mahkemesi’nin son kararı üzerine suçu yargıya atarak sorumluluktan kaçmak istemektedir. Fatih Projesi gibi kapsamlı bir projeyi “Ben yaptım oldu” mantığı ile hayata geçirmeye çalışan Milli Eğitim Bakanlığı’nın hukuk tanımaz tutumu nedeniyle “akıllı tahta” projesi çıkmaza girmiştir.

Bakanlığın bu gibi çeşitli proje ve modellerle büyük şirketleri, eğitim sistemimiz içerisine bir daha çıkmamak üzere yerleştirmek ve eğitim hizmetini tamamıyla ticarileştirmek istediğini sendikamız tarafından sıkça vurgulanmaktadır. Eğitim Sen olarak, Fatih Projesi ve benzeri girişimlerin yakından takipçisi olarak söz konusu politikalara izin vermeyeceğimiz bilinmelidir. ‘Kervanı yolda düzeriz’ mantığının, sorunlarımızı daha fazla derinleştirdiği gerçeğiyle, eğitim sistemimizin acil olarak planlı politikalara ihtiyacı olduğu gerçeğini Milli Eğitim Bakanı’na bir kez daha hatırlatmak istiyoruz.

13 Haziran 2012 Çarşamba

Abbas Güçlü: "Fatih Projesi enine boyuna düşünülmedi"

Aslen 4+4+4 konusunda CNN Türk spikerinin sorularını cevaplayan Abbas Güçlü programın bu kısmında MEB'in hem 4+4+4'ü hem de Fatih Projesi'ni plansız bir şekilde hayata geçirdiğini söylüyor.

http://tvarsivi.com/player.php?y=4&z=2012-06-12%2011:11:40

Fatih Projesi Bilimsel mi?


Geç kalmış olsak da Oda TV aracılığıyla haberdar olduğumuz CHP Parti Meclis Üyesi, 22. Ve 23. Dönem Milletvekili Prof. Dr. Osman Coşkunoğlu'nun, Cumhuriyet gazetesinde konuya ilişkin 7 Şubat 2012'de yayınlanan makalesini tekrar paylaşmak istiyoruz.
Bildiğiniz gibi dün Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer projenin "bilimsel sonuçlara göre" hazırlandığını iddia etmişti. Ancak aşağıdaki makalenin özellikle şu kısmı
Eylül 2011’de New York Times gazetesinin yayımlamaya başladığı, ABD’deki okullarda uygulamaları inceleyen bir yazı dizisinde (www.nytimes.com/2011/09/04/technology/technology-in-schools-faces-questions-on-value.html?ref=technology), yoğun teknoloji kullanılan okullarda öğrencilerin öğrenme düzeylerinin iyileşmediği, hatta kötüleşebildiği açıkça gösteriliyor. 4 Şubat 2012 tarihli Los Angeles Times gazetesi, konunun saygın uzmanlarına ve bilim insanlarına sordukları “Bu gösterişli teknolojilerin eğitime gerçek katkısı nedir” sorusunun yanıtlarını içeren bir makale yayımladı (www.latimes.com/business/la-fi-hiltzik-20120205,0,639053.column). Yanıtlar aşağı yukarı aynıydı: Okullarda bu yeni teknolojilerin kullanılmasından yararlananlar sadece satıcı firmalar ve yaldızlı ama sığ laflar eden politikacılardır! Nitekim, derslerini internetten herkese açmış olan, dünyanın önde gelen bazı üniversitelerinde en kompleks konuların bile kara tahtada işlendiğini görüyoruz.
durumun pek de öyle olmadığını anlatıyor. İlgili linkler hakkında özel bir araştırmayı da yapmayı planlıyoruz.

Coşkunoğlu yazısında Fatih Projesi’nin yararlı olup olmadığını sorguladı.
İşte “Fatih Projesi(!)” başlıklı o yazı:
Başbakan bir okulda ilk tabletleri dağıtarak Fatih Projesi’ni (!) başlattı. Çağımıza damga vuran teknolojiler ve eğitim yan yana olunca akan sular duruyor. Oysa, gerçekler çok farklı:
1. Ortada öğretmenleri, öğrencileri ve müfredatı da ele alan bir proje yok. 2010’da yayımlanan “MEB Stratejisi 2011-2014” belgesinde, konuyla yakında uzaktan ilgili tek bir kelime bile yok. Kullanılacak teknolojinin pedagojik değer ve katkısı üzerine tek bir belge veya araştırma yok.
Ortada sadece Başbakan’ın 2010 Kasımı’nda ve seçim öncesinde ortaya attığı bir slogan var. Bunun içini aceleyle doldurmak için MEB bürokratları, harcanacak 8-9 milyar TL için iştahı kabarmış birkaç şirketin de yardımıyla, genel ve sığ bazı açıklamalar yapmanın ötesine gidememiştir.
2. Konu üzerindeki tartışma, sadece satın alınacak donanımlar üzerine odaklanmıştır. Öğretmenlere verilen bir haftalık, toplam 15 saatlik dersin ne kadar yetersiz ve sığ olduğunu, pilot illerden birisi olan eski seçim bölgem Uşak’ta gözlemledim.
3. Eylül 2011’de New York Times gazetesinin yayımlamaya başladığı, ABD’deki okullarda uygulamaları inceleyen bir yazı dizisinde (www.nytimes.com/2011/09/04/technology/technology-in-schools-faces-questions-on-value.html?ref=technology), yoğun teknoloji kullanılan okullarda öğrencilerin öğrenme düzeylerinin iyileşmediği, hatta kötüleşebildiği açıkça gösteriliyor. 4 Şubat 2012 tarihli Los Angeles Times gazetesi, konunun saygın uzmanlarına ve bilim insanlarına sordukları “Bu gösterişli teknolojilerin eğitime gerçek katkısı nedir” sorusunun yanıtlarını içeren bir makale yayımladı (www.latimes.com/business/la-fi-hiltzik-20120205,0,639053.column). Yanıtlar aşağı yukarı aynıydı: Okullarda bu yeni teknolojilerin kullanılmasından yararlananlar sadece satıcı firmalar ve yaldızlı ama sığ laflar eden politikacılardır! Nitekim, derslerini internetten herkese açmış olan, dünyanın önde gelen bazı üniversitelerinde en kompleks konuların bile kara tahtada işlendiğini görüyoruz.
4. Ülkemizde hiç de saydam olmayan bir şekilde yapılan ihaleyle tablet ve etkileşimli tahta (buna da “akıllı tahta” diyenler var!) satın alınıyor. Baştan, bu donanımların en az yüzde 60 yerli olmasından bol bol söz edilerek ulusal teknoloji üretimimizin destekleneceği gibi parlak izlenimler yaratıldıysa da, bu koşuldan da sessizce vazgeçildiği anlaşılıyor.
5. Pedagojik değer ve katkısını kimsenin açıklayamadığı, projesi yapılmadan, öğretmen ve okul yöneticileri gibi paydaşlarla ve konunun uzmanlarıyla danışılmadan, dünyadaki uygulamalardan habersiz olarak alelacele başlayan bu girişimin eğitime bir yararı olması bir yana, neden olabileceği tehlikeler de vardır:
a. İyi düşünülmemiş ve hızlı değiştiği için kısa sürede demode olacak teknoloji kullanarak 8-10 milyarlık harcama israf edilmiş olabilecektir.
b. Zaten ortalama başarı düzeyinin çok düşük olduğunu hem ÖSS hem de PISA sınav sonuçlarında gördüğümüz eğitim sistemimiz daha da olumsuz etkilenebilecektir.
c. Tabletlerle etkileşimli tahta arasındaki iletişim kablosuz olarak (Wi Fi) sağlanacağı için, her sınıfta adeta orta boy bir baz istasyonu varmış gibi bir ışınım (emisyon) olacaktır.
Evinin yakınında kurulacak baz istasyonundan rahatsız olan insanımız, çocuklarını ortasında bir baz istasyonu olan sınıfa her gün yolluyor olacaktır.
d. Engelli öğrencilerin düşünülmediği, sayısal uçurumun daha da artabileceği gibi başka sakıncalar da vardır.
Yeni teknolojiler ve eğitimin bir yerde etkin bir şekilde buluşması sağlanabilir.
Nitekim Güney Kore ve İngiltere gibi bazı ülkelerde bir yandan pilot uygulamalar diğer yandan teknoloji ile pedagoji arasında sinerji arayışındaki araştırmalar süregidiyor.
Ülkemizde de, paydaşlar ve konunun uzmanları ile beraber iyi düşünülmüş bir proje ile yol haritasının hazırlanması gerekiyor. Bunların hiçbiri olmadan, sadece donanım satan firmaların ve yaldızlı laf eden politikacıların yararlanacağı bir girişim, eğitim sistemimizi daha da olumsuz etkileme pahasına başlıyor.
Oysa, eğitim sistemimizi iyileştirmenin yolu, donanım satın almaya harcanacak 8-10 milyar TL’nin okullarımızdaki koşulların iyileştirilmesi ve öğretmenlerin desteklenmesi için harcanması gerekirdi. Dolayısıyla, çocukları okullarda olan ailelerin ve öğretmenlerin bu girişim karşısında direnmesi gerekir.” (07.02.2012/ Cumhuriyet)