14 Haziran 2012 Perşembe

İsmail Güven: Fatih Projesi Bilimsel Sonuçlara uygun olmayan, plansız bir projedir


Ankara Üniversitesi Eğitim Fakültesi İlköğretim Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. İsmail Güven'in 4+4+4 ve Fatih Projesiyle ilgili İlköğretim Online adlı dergide yayınladığı makalesinin ilgili bölümünü sitemize taşıyoruz.

Öncelikle Fatih Projesiyle ilgili ulaşılan sonuçları aktaralım:

"1. Halihazırda okulların teknik donanım ve alt yapıları güçlendirilmediği için bu teknolojiye
yapılacak yatırım boşa gidecektir.
2. Öğretmen ve yönetici eğitimleri tamamlanmamıştır ve tamamlanması da olası değildir. Bu
zaten teknolojinin kullanımını zayıflatacaktır.
3. Okullarda teknik ve akademik açıdan destek olacak öğretmen ve diğer personel açığı sürdükçe
teknolojiyi kullanmak lüks olacaktır.
4. Yazılımların standartları bile belli olmadığı için daha üst sınıflara gittikçe öğrenciler daha az
ve yetersiz içerikle karşılaşacaklardır.
5. Yazılım ve donanım boyutunda yedekleme ve destek, sürdürülebilirlik çalışmaları ve altyapısı
yoktur.
6. Öngörülen kanun maddesi ile 15 yıl boyunca bu teknolojiden vazgeçseniz dahi ödeme yapmak
ya da ürünü boşa satın almak zorundasınız. Bu da gelecekte 100 Milyar TL’ye ulaşan bir
maliyet demektir. Bunun yerine sınıflardaki öğrencileri azaltmak, öğretmen sayısını ve destek
hizmetleri artırarak yalnızca öğretmenlere bu teknolojiyi akıllı tahta ile kullandırmak daha
rasyonel olacaktır.
7. Öğretmen eğitimi için programlar hazırlanmamıştır, hazırlansa bile en az 4 yılda belli düzeye
gelmek olasıdır. Bu da projenin başlamadan bitmesi anlamına gelmektedir.
8. Sınıf ve okulun radyasyon merkezi olması sorunu çözülemeyecektir. Çocuklar küçük
yaşlardan itibaren radyasyon alacaklardır. Tek bir aracın yayacağı radyasyonun miktarı önemli
olmayabilir ama ortalama 35-40 aracın ve okulun internet ağının yayacağı radyasyon tehlikeli
boyutlara ulaşacaktır.
574
9. Yazma ve problem çözme gibi etkinlikler yalnızca öğretmenlere bırakılmıştır. Çocukların
ezber yapması beklenmektedir.
10. En önemlisi de araç kullanma kültürü henüz daha kazandırılamamıştır. Pilot çalışmalarında
öğrencilerin araçları kötü kullandığı, istismar ettiği gibi konulara baktığımızda bu konuda çok
yol almak gerektiği ortaya çıkmaktadır."
Makalenin tümü için http://ilkogretim-online.org.tr/vol11say3/v11s3m1.pdf


....

Yasa Tasarısında Anlaşılamayan Bir Düzenleme: 15 Yıl Sürecek Teknolojik İpotek
Türkiye ve Dünya Gerçekleriyle Örtüşmeyen Bir Kayıp: FATİH ROJESİ (Eğitimde
Fırsatları Artırma ve Teknolojiyi İyileştirme Hareketi Projesi )

Yasa tasarısı ele alınırken yapısal boyuttan mali boyuta kayan bir madde bütün eğitimcileri
şaşkınlık içinde bırakmıştır. Yasanın lehinde konuştuklarını düşünen bilim adamları (!?) Türk
toplumunun geleceğini bir iki firmaya ipotek edecek öğretim teknolojisi projesini ele bile
almamışlardır. Bu projenin yasaya eklenerek çıkarılması daha da sorunludur. Yasanın bu maddesi
bütün olarak verilerek tartışılacaktır.
4+4+4 Yasa tasarısına MADDE 20- (1) 4/1/2002 tarihli ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu'na
aşağıdaki geçici madde eklenmiştir. Madde önemli olduğu için düzenlemeleriyle birlikte burada
verilmiştir.
“GEÇİCİ MADDE 13- Yurtiçi üretimin ve katma değerin artırılması, teknoloji kazanımının
sağlanması, daha önce yurt içinde üretimi bulunmayan ürünlerin üretilebilmesi, yeni teknoloji ve
ürünlere yönelik araştırma-geliştirme faaliyetlerinin sürdürülmesi ve bilgi toplumuna geçiş
hedefleriyle, Millî Eğitim Bakanlığına bağlı okulöncesi, ilköğretim ve ortaöğretim kademelerindeki
okulların dersliklerine bilişim teknolojisi donanımı, yazılımı, ağ altyapısı ve internet erişim imkânının
sağlanması, dersler için çevrim içi ve çevrim dışı ortamlarda e-içerik temin edilmesi ve e-içerik
altyapısının oluşturulması. Millî Eğitim Bakanlığına bağlı okullarda görev yapan öğretmenlere ve
örgün eğitim gören öğrencilere e-kitap, tablet bilgisayar ve benzeri ihtiyaçların sağlanması amaçlarıyla
Eğitimde Fırsatları Artırma ve Teknolojiyi İyileştirme Hareketi (FATİH) Projesi kapsamında, Millî
Eğitim Bakanlığı ve Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı tarafından 2015 yılı sonuna kadar
yapılacak mal ve hizmet alımları ile yapım işleri, ceza ve ihalelerden yasaklama hükümleri hariç, bu
Kanun hükümlerine tabi değildir. Bu madde uyarınca yapılacak alımlara ilişkin usul ve esaslar Maliye
Bakanlığı ve Kamu İhale Kurumunun görüşü alınarak Millî Eğitim Bakanlığı ve Ulaştırma, Denizcilik
ve Haberleşme Bakanlığı tarafından müştereken hazırlanacak yönetmelikle düzenlenir.”
MADDE 21- (1) 10/12/2003 tarihli ve 5018 Sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu'na
aşağıdaki geçici madde eklenmiştir:
“GEÇİCİ MADDE 20- Eğitimde Fırsatları Artırma ve Teknolojiyi İyileştirme Hareketi (FATİH)
Projesi kapsamında Millî Eğitim Bakanlığına bağlı okullara internet erişim hizmetleri ve ağ
altyapısının sağlanması için Millî Eğitim Bakanlığı ve Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanlığınca 2015 yılı sonuna kadar yapılacak mal ve hizmet alımları ile yapım işlerinde üst
yöneticinin onayıyla 15 yıla kadar gelecek yıllara yaygın yüklenmelere girişilebilir.”
Bu noktada en çok rahatsız eden geçici 20 madde kapsamında teknolojinin sürekliliğinin
sağlanmasına yönelik 15 yıllık yüklenim ve Kamu İhale Kanununundaki genel hükümlerin dışında
tutulmasıdır. Burada kim ya da kimlere nasıl rant sağlanacağı ya da ülke kaynaklarının gelişigüzel
dağıtılacağı ortadadır. Ayrıca yasanın Anayasa ve diğer yasalara uygunluğunun da Anayasa ve İdare
Hukukçularınca irdelenmesinde yarar vardır. Çünkü bu madde ile ileride bu teknolojinin işe
yaramadığı ortaya çıksa bile 15 yıl boyunca ülkemiz para ödemeye devam edecektir. Böyle bir zararı
ülkemiz kaldırabilir mi? Bunun düşünülmesi gerekir.
Projenin Neleri Değiştirmesi Bekleniyor?
Proje kapsamında Türkiye genelindeki 620 bin dersliğin eğitim standardının tamamen değişmesi ve
bilinen kitaplı ve defterli eğitim yerine, öğretim programlarının bilişim teknolojilerinden faydalanan
yeni bir şekle bürünmesi bekleniyor. Her sınıfa bir bilgisayar düşecek olan proje kapsamında 3
yıl içerisinde 5 adımlı bir değişim planı uygulanacak. Fatih Projesi kapsamında sadece öğrencilerin
değil, eğitimcilerin de hayatı değişecek. Bilişim teknolojisinin kullanılacağı bu sisteme uyum
sağlamak için öğretmenler BT uzmanlarından eğitim almaya başlayacak.
Milli Eğitim Bakanlığı ile Ulaştırma Bakanlığı'nın ortaklaşa yürüttüğü bu projede öğretmenlerin
teknolojiyi hayatlarının bir parçasına adapte etmesini istiyor. Projeyle birlikte ikinci büyük değişim
ise bilgisayar sınıflarında yaşanacak. Mevcut bilgisayar sınıfları üç yıllık geçiş süreci sonunda
tamamen kapatılacak. Öğrenciler, derslerini bakanlığın hazırlayacağı e-devlet eğitim sistemi üzerinden
çalışacak. Fatih Projesi kapsamında programın içeriği ve öğretmen kılavuzları ise tekrar
hazırlanacak. Okul öncesi eğitimden başlayan Fatih Projesi entegrasyonu lise son sınıfa kadar devam
edecek. Öğrenciler özel programlar sayesinde hazırlanan sınavlara ve eğitimlere girecekler Bilinçli ve
güvenli internet kullanımı da yeni eğitim sisteminin bir parçası olacak. Eğitim sırasında,
sunu, video ve resim gibi interaktif içerikler ise yeni öğretim programının bir parçası olacak
(http://fatihprojesi.meb.gov.tr/tr/index.php, 8 Mart, 2012 tarihinde alınmıştır). Projenin ilköğretimin
ilk üç sınıfından sonra uygulanacağı belirtilmiştir ki bu da inandırıcı gelmemektedir.

Lisans düzeyinde eğitim bilimleri eğitimi almış öğrencilerin bile bilebileceği bir gerçeğin ülkemiz
eğitim bilimleri, özellikle Bilgisayar ve Öğretim Teknologları tarafından etraflıca değerlendirilmeden
uygulamaya geçirilmiş olması oldukça düşündürücüdür. Projenin büyüklüğü, çıktısı açısından Türkiye
Cumhuriyetine büyük yük getireceği ama sonucunun bir hüsran olacağı açıktır. Projenin hiç ilgisiz bir
yerde 4+4+4+ Fatih Projesi’ne dönüştürülmüş olması daha da ilginçtir. Zorunlu öğretime ilişkin
düzenleme yapılırken birden bire zorunlu öğretimle doğrudan ilgisi olmayan ama yürütme organının
istediği bir düzenleme de yasaya iliştirilmiştir. Hem de etik ilkelerin dışında. Kamuoyu daha çok
zorunlu kısmına takıldığı için bu bölüm gölgede kalmıştır.
Bu yasa tasarısının birinci yönü, insan kaynaklarının nasıl heba edileceğine ilişkin hükümler
getirmektedir. Fatih projesi ile ilgili olan bölümü ise mali kaynaklarımızın ve altyapımızın nasıl
yabancılara ipotek edileceğini göstermektedir. Konuyu projenin getirmesi öngörülen maddeler
üzerinden değerlendirmek doğru olacaktır.
İlk vurgulanması gereken olgulardan birisi halihazırda ilköğretim düzeyinde var olan bilgisayar
dersi bile kaldırılmışken, bilgisayar öğretmenliği bölümü mezunlarının istihdamına ilişkin sorunlar
yaşanırken birden bire karmaşık teknolojiyi sınıflara kadar götürmenin bir paradoks oluşturduğudur.
Öğretmenler ve öğrenciler bilgisayar okuryazarı değildir dolayısıyla teknolojinin etkili kullanımını
sağlayacak olan bilgisayar öğretmenlerinin sistemden uzaklaşması çelişkiyi daha da artırmaktadır.
Başbakan bir okulda ilk tabletleri dağıtarak Fatih Projesi’ni (!) başlattı. Çağımıza damga vuran
teknolojiler ve eğitim yan yana olunca akan sular duruyor. Ülkemize yeni getirilecek olan bu teknoloji
ile eğitimde çağ atlayacağımız söylenmektedir. Dünyada ABD, Brezilya ve Türkiye gibi üç ülkenin
yaptığı bu uygulamanın öğrenci başarısına hiçbir katkısı olmadığı araştırmalarla belirlenmiştir.
Örneğin, ABD’de 2005 yılında uygulanmaya başlayan tablet üzerinden eğitim almanın katkıları
araştırıldığında öğrenci başarısının artmadığı ve eski sisteme geri dönüldüğü belirtilmektedir. Yalnızca
bir bölgede o yıl için harcanan para 33 milyon doları geçmektedir
(www.nytimes.com/2011/09/04/technology/technology-in-schools-faces-questions-on-
value.html?ref=technology). Türkiye gibi teknoloji üretmeyen ve teknolojik altyapısının okullarda
yetersiz olduğu bir ülkede bu kadar harcama yapılması akılcı değildir. Eylül 2011’de New York Times
gazetesinin yayımlamaya başladığı, ABD’deki okullarda uygulamaları inceleyen bir yazı dizisinde
(www.nytimes. com/ 2011/09/04/ technology/technology-in-schools-faces-questions-on value. html?
ref= technology), yoğun teknoloji kullanılan okullarda öğrencilerin öğrenme düzeylerinin iyileşmediği,
hatta kötüleşebildiği açıkça gösteriliyor. 4 Şubat 2012 tarihli Los Angeles Times gazetesi, konunun
saygın uzmanlarına ve bilim insanlarına sorduğu “Bu gösterişli teknolojilerin eğitime gerçek katkısı
nedir?” sorusunun yanıtlarını içeren bir makale yayımladı (www.latimes. com/ business/la- fi-hiltzik -
20120205,0,639053.column). Yanıtlar aşağı yukarı aynıydı: Okullarda bu yeni teknolojilerin
kullanılmasından yararlananlar sadece satıcı firmalar ve yaldızlı ama sığ laflar eden politikacılardır!
Nitekim, derslerini internetten herkese açmış olan, dünyanın en önemli kurumlarından birisi olan MIT
(Massachusetts Institute of Technology)’de bile bu teknolojiden vazgeçilmiş, en karmaşık
konular bile kara tahtada işlenmeye devam etmiştir.
Proje ile henüz internet ve diğer altyapı olanaklarının okullarda yeterli olmadığı göz önünde
tutulmamaktadır. Ülkemizdeki okulların çoğunluğu henüz eğitim teknolojisinin en temel teknolojik
araçlarına bile sahip değilken birden bire en ileri teknolojiyi getirmek hayalcilik olarak görülmektedir.
Okullara ilişkin yapılmış araştırmalarda akıllı tahtaların bile sınıflara sığmadığı, elektrik alt yapısının
yükü kaldırmadığı ve internet bağlantısının gerek hız gerekse kalite açısından yetersiz olduğu ortaya
çıkmıştır. Merkezde yaşanan bu sorunların taşrada daha da kronikleşmesi sorunu yaşanacaktır.
Örneğin şarj bile okullarda sorun olmaya başlamıştır. Çünkü sınıflardaki var olan elektrik priz ve
donanımı birden fazla aracın yükünü kaldıramamakta ve sürekli sigortalar atmaktadır. Bu açıdan bile
fırsat eşitliğini gerçekleştirmekten uzak romantik bir projedir.
Tablet PC’lerin eğitime anlamlı düzeyde katkıda bulunmadığı bilimsel gerçeğinden hareketle,
eğitim sistemimizde yol açacağı olumsuzlukları tartışmak yerinde olacaktır. Projenin maddi açıdan
boyutunun çok yüksek olduğu tahmin edilmektedir. Ortada sadece Başbakan’ın 2010 Kasım ayında ve
seçim öncesinde ortaya attığı bir slogan var. Bunun içini aceleyle doldurmak için MEB bürokratları,
harcanacak çok büyük bir miktar (2 boğaz köprüsü inşa edebilecek bütçe) için iştahı kabarmış birkaç
şirketin de yardımıyla, genel ve sığ bazı açıklamalar yapmanın ötesine gidememiştir. Aslında bu
miktar çok daha fazladır (Bazı uzmanlar bu teknolojiye yapılacak yatırımla bir boğaz köprüsü
inşaa edilebileceğini söylemektedirler). Ülkemizin öğretmen açığını giderip, sınıflardaki öğrenci

sayısının azaltılıp basit altyapı olanaklarıyla eğitim sorunları çözülebilecekken kaynaklarımızın
yurtdışına gitmesine göz yummak hiç akılcı değildir. Nitekim TÜBİTAK ve MEB arasındaki işbirliği
çalışmalarına önemli ve büyük uluslararası bilgisayar firmalarının üst düzey yöneticilerinin katılmak
için çaba göstermesi, bu firmaların TEKNOKENT’lerde temsilcilik açması ve ülkemizin bazı
eğitimcilerini danışmanlık adı altında istihdam ederek projeyi kendilerinin almak istemesi bize bu
pastanın büyüklüğü hakkında ipucu vermektedir. Bizce böyle bir kayıba hiç kimsenin evet dememesi
gerekir. Nitekim, bu teknolojiyi kullananan özel okul velileri tabletlere gereksiz paralar ödemişlerdir.
Yaşanan sorunlar aşağıda özetlenmiştir:
Projenin gerçekleşmeyeceği ve ülkemize büyük kayıplar getireceği gerçeği göz ardı edilemez.
Ortada öğretmenleri, öğrencileri ve öğretim programlarını da ele alan bir proje yoktur.
2010’da yayımlanan “MEB Stratejisi 2011-2014” belgesinde, konuyla yakında uzaktan ilgili tek bir
kelime bile yoktur.
Kullanılacak teknolojinin eğitim bilimsel açıdan değer ve katkısı üzerine tek bir belge veya
araştırma yok; var olan bir kaç araştırma da zaten olumsuz ve yetersiz olduğunu göstermektedir. Kaldı
ki zaten yeni sisteme geçişle birlikte yapılacak kısa ve uzun süreli dönüşümler bile projenin baştan
itibaren yeniden düzenlenmesini gerektirmektedir.
Konu üzerindeki tartışma, sadece satın alınacak donanımlar üzerine odaklanmıştır. Öğretmenlere
verilen bir haftalık, toplam 15 saatlik dersin ne kadar yetersiz ve sığ olduğunu, pilot illerden
gözlemlemek olasıdır. Bu programlara katılan öğretmenlerin paylaştıklarını iki cümle ile özetlemek
projenin baştan çöpe atılacağının göstergesidir. “Proje ile ilgili hizmetiçi kursa gittiğimizde kimse
kursun amacının ne olduğunu bilmiyordu. Elimizde araç bile yoktu. Gelen kişilerin kendileri bile bu
aracı nasıl derse adapte edebileceklerini bilmiyorlardı. Sorduğumuz sorulara kaçamak cevap verdiler...
kısacası kurs bizim için zaman kaybından başka birşey olmadı...” Bu derslerin nasıl planlandığı bile
açık değildir. Ülkemizde hiç de saydam olmayan bir şekilde yapılan ihaleyle tablet ve etkileşimli tahta
(Buna da “akıllı tahta” diyenler var!) satın alınıyor. Baştan, bu donanımların en az yüzde 60 yerli
olmasından bol bol söz edilerek ulusal teknoloji üretimimizin destekleneceği gibi parlak izlenimler
yaratıldıysa da bu koşuldan da sessizce vazgeçildiği anlaşılıyor. Çünkü ülkemizde bu teknolojinin alt
yapısı yoktur. İthal edilmeye mahkûmdur. Ayrıca Maliye Bakanı'nın da bu konuda yanıltılmış olması
çok ilginçtir. Elektronik kitapları yeterli olmayan, altyapı ve yazılımı yetersiz, var olan işletim
sistemleri ile uyum sorunları oluşmuş olan bu teknolojinin, teknoloji devi ülkelere ihraç edileceğini
söylemek özellikle bakanların da yanıltıldığı anlamına gelmektedir. İyi düşünülmemiş ve hızlı
değiştiği için kısa sürede demode olacak teknoloji kullanarak çok büyük miktarda bütçe israf
edilmiş olabilecektir. Eğitimsel değer ve katkısını kimsenin açıklayamadığı, projesi yapılmadan,
öğretmen ve okul yöneticileri gibi paydaşlarla ve konunun uzmanlarıyla tartışılmadan, dünyadaki
uygulamalardan habersiz olarak alelacele başlayan bu girişimin eğitime bir yararı olması bir yana,
neden olabileceği tehlikeler de vardır.
Öğrencilere bireysel anlamda vereceği zarar daha fazladır. Ortalama başarı düzeyinin çok düşük
olduğunu hem ÖSS hem de PISA sınav sonuçlarında gördüğümüz eğitim sistemimiz daha da olumsuz
etkilenebilecektir. Çünkü çocuklar araca yüklenmiş olan içerikle sınırlanacaklar ve özellikle çıkarsama
ve sentez düzeyinde becerilerde daha da geri kalacaklardır. Engelli öğrencilerin düşünülmediği, sayısal
uçurumun daha da artabileceği gibi başka sakıncalar da vardır. Her ders için yeterli e-kitap ve z-kitap
hazırlanmamıştır. Bu gidişle hazırlanmaları da olası değildir. Yapılacak olan şey, var olan kitapların
PDF’lerinin yüklenmesidir. Ayrıca özellikle küçük sınıflara indikçe el yazısı vb. beceriler de zamanla
gerileyecektir. Öğrenciler için çok önemli olan sosyalleşme, duyusal beceriler gibi insani boyut
tamamen kaybolacaktır. Okulda şiddet, kabadayılık, alay. vb. olumsuz durumlar yaşanmaya
devam edecektir. Buna ilişkin araştırmalar bilgisyar kullanımı konusunda yüzlerce sonucu ortaya
çıkarmıştır.
Teknik boyutta başka sorunlar da vardır. Öğrencilere verilecek tabletlerin teknik özellikleri bile
standartlardan uzaktır. Kalemli olmadığı için defter ve yazı kullanma becerilerini zayıflatacaktır.
Tabletlerin yönetişim yazılımları yeterli değildir. Bu nedenle hiçbir sınıfta öğretmen tarafından kontrol
edilemeyecektir. Yine ABD’de yapılan araştırma, öğrencilerin ders süresince bloglarıyla uğraştıkları,
müzik dinledikleri ve birbirlerine mail attıklarını göstermektedir. Öğretmenin kontrolü olmadığı için
ders her an kesintiye uğrayabilecektir. Ayrıca pilot illerde yapılan uygulamalarda çocukların bu
teknolojiyi çeşitli biçimlerde istismar ettiği görülmektedir. Ailelere ne yük getireceği belli değildir. Pil
ve yedek parça sorunu da çözülmüş değildir. Pil ömrü tam olarak kestirilememektedir çünkü sürekli

açık kaldığında ve birden fazla iş yapıldığında ne kadar dayanacağı ve ne zaman kapanacağı belirli
değildir. Tabletlerle etkileşimli tahta arasındaki iletişim kablosuz olarak (Wi Fi) sağlanacağı için, her
sınıfta adeta orta boy bir baz istasyonu varmış gibi bir ışınım (emisyon) olacaktır. Ayrıca kablosuz
ağla yapılan iletişimde en arkada oturan çocukların diğer sınıfın sinyalini sürekli aldıkları ve kendi
sınıflarının sinyalini etkili kullanamadıkları görülmektedir. SAR değerleri hesaplanmamıştır. Bunun
öğrencilere ne kadar zarar vereceği bilinmemektedir. Ayrıca ısıdan dolayı oluşacak termal
radyasyonun zararları da daha fazladır. Araştırmalar özellikle erkek çocuklarda bu tür
teknolojilerin fazla kullanımının kısırlığa yol açtığını belirtmektedir (http://www. ehow.com/
about_ 5586302 _laptop-radiation-effects.html 10 Mart 2012’de alınmıştır).
Evinin yakınında kurulacak baz istasyonundan rahatsız olan insanımız, çocuklarını
ortasında bir baz istasyonu olan sınıfa her gün yolluyor olacaktır.
Ayrıca öğretmenlerin hizmetiçi eğitimlerini bir yana bırakırsak, öğretmen adaylarının bile bu
teknolojiden haberi olmadığı söylenebilir. Şu anda öğretmen yetiştiren kurumlarda bile birçok öğretim
üyesi tablet teknolojisiyle tanışmamıştır. Öğretmen adayları tableti kullanmak bir yana tableti
görmemiştir bile. Yaygın olan teknolojiyi yalnızca yazı yazmak için kullanan öğretmen ve öğretmen
adaylarının tablete uygun sunum ve ders işleme anlayışlarının gelişmemiş olması bile hazırcılık
anlamına gelmektedir. Yazılım firmalarının hazırlamış olduğu yazılımlar da yetersizdir. Çok az
firmanın yazılımı ancak kazanımların %80’inini karşılamaktadır. Yazılımların tür zenginliği yoktur,
güncellenebilirliği, kalitesi, sürdürülebilirliği ve öğrenci ve öğretmenler tarafından edinme koşulları
sorunludur. Öğretmen, okul ve Milli Eğitim Bakanlığının bu tür yazılım geliştirmesi mümkün
olmadığından kitaptan ve defterden vazgeçmek yazılım firmalarına mahkûm olmak demektir. Yazılım
firmalarının eğitimci alt yapısı da zaten bu programları üst düzeyde hazırlamaya olanak
vermemektedir. Böyle bir durumda bile ülkemizde zaten kötü olan öğretim performansı düşecektir.
Ayrıca elektronik ortamda sınavlar ve değerlendirme boyutu hiç düşünülmemiştir. Teknolojideki
açıklar sistemin burada da tıkanacağını göstermektedir.
Ülkemizde de paydaşlar ve konunun uzmanları ile beraber iyi düşünülmüş bir proje ile yol
haritasının hazırlanması gerekiyor. Bunların hiçbiri olmadan, sadece donanım satan firmaların ve
yaldızlı laf eden politikacıların yararlanacağı bir girişim, eğitim sistemimizi daha da olumsuz etkileme
pahasına başlıyor. Oysa, eğitim sistemimizi iyileştirmenin yolu, donanım satın almaya harcanacak en
az iki boğaz köprüsü yaptırabilecek olan bütçenin okullarımızdaki koşulların iyileştirilmesi ve
öğretmenlerin desteklenmesi için harcanması gerekirdi. Dolayısıyla, çocukları okullarda olan ailelerin
ve öğretmenlerin bu girişim karşısında direnmesi gerekir.
Kısaca özetlemek gerekirse;
1. Halihazırda okulların teknik donanım ve alt yapıları güçlendirilmediği için bu teknolojiye
yapılacak yatırım boşa gidecektir.
2. Öğretmen ve yönetici eğitimleri tamamlanmamıştır ve tamamlanması da olası değildir. Bu
zaten teknolojinin kullanımını zayıflatacaktır.
3. Okullarda teknik ve akademik açıdan destek olacak öğretmen ve diğer personel açığı sürdükçe
teknolojiyi kullanmak lüks olacaktır.
4. Yazılımların standartları bile belli olmadığı için daha üst sınıflara gittikçe öğrenciler daha az
ve yetersiz içerikle karşılaşacaklardır.
5. Yazılım ve donanım boyutunda yedekleme ve destek, sürdürülebilirlik çalışmaları ve altyapısı
yoktur.
6. Öngörülen kanun maddesi ile 15 yıl boyunca bu teknolojiden vazgeçseniz dahi ödeme yapmak
ya da ürünü boşa satın almak zorundasınız. Bu da gelecekte 100 Milyar TL’ye ulaşan bir
maliyet demektir. Bunun yerine sınıflardaki öğrencileri azaltmak, öğretmen sayısını ve destek
hizmetleri artırarak yalnızca öğretmenlere bu teknolojiyi akıllı tahta ile kullandırmak daha
rasyonel olacaktır.
7. Öğretmen eğitimi için programlar hazırlanmamıştır, hazırlansa bile en az 4 yılda belli düzeye
gelmek olasıdır. Bu da projenin başlamadan bitmesi anlamına gelmektedir.
8. Sınıf ve okulun radyasyon merkezi olması sorunu çözülemeyecektir. Çocuklar küçük
yaşlardan itibaren radyasyon alacaklardır. Tek bir aracın yayacağı radyasyonun miktarı önemli
olmayabilir ama ortalama 35-40 aracın ve okulun internet ağının yayacağı radyasyon tehlikeli
boyutlara ulaşacaktır.
574
9. Yazma ve problem çözme gibi etkinlikler yalnızca öğretmenlere bırakılmıştır. Çocukların
ezber yapması beklenmektedir.
10. En önemlisi de araç kullanma kültürü henüz daha kazandırılamamıştır. Pilot çalışmalarında
öğrencilerin araçları kötü kullandığı, istismar ettiği gibi konulara baktığımızda bu konuda çok
yol almak gerektiği ortaya çıkmaktadır.

....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder